Euro 2012'deki son grup Fransa, İngiltere, Ukrayna ve İsveç'in bulunduğu D Grubu.
Ukrayna, Polonya ile birlikte turnuvaya ev sahipliği yapıyor. Son oynadığı hazırlık maçında milli takımımıza 2-0 mağlup oldu. Kadrosunda başta Shevchenko olmak üzere Voronin ve Tymoshchuk gibi tanıdık isimler bulunan ev sahibi Ukrayna, bu grupta sürpriz kovalayacaktır.
İsveç büyük turnuvalara katılma geleneği olan bir takım. Ancak genelde bu tip turnuvalara grup maçlarında veda ediyorlar. Bu turnuvada da düştükleri grup itibariyle yine benzer bir sonu yaşayacaklar gibi duruyor. Kadrosunda Ibrahimovic gibi Dünya'nın en iyi golcülerinden biri bulunan İsveç'te ayrıca Galatasaray'dan tanıdığımız Elmander de forma giyiyor. Bu grupta İsveç'in de işi kolay değil.
Fransa Raymonda Domenech yönetiminde çok büyük sıkıntılar çektikten sonra en sonunda kendisinden kurtulmayı akıl edebildi ve takımın başına Bordeaux'da başarılı işler yapar Laurent Blanc'ı takımın başına getirdi. Blanc yönetiminde yeniden yapılanmaya giden Fransa toparlandı. Kadrosunda Evra, Ribery, Nasri ve Benzema gibi yıldız futbolcular bulunan Fransa turnuvanın güçlü takımları arasında yer alıyor. Ancak eskisi gibi turnuvaların favorisi olmaları için hala biraz daha zamana ihtiyaçları var.
İngiltere turnuvaya katılan en sorunlu takımlardan bir tanesi hatta belki de birincisi. John Terry'nin kaptanlıktan alınmasından sonra Capello'nun istifa etmesi, Roy Hodgson'ın Rio Ferdinand'ı kadroya almaması, Frank Lampard'ın sakatlığı nedeniyle kadrodan çıkması İngiltere'nin uğraştığı başlıca sorunlar. Her turnuvaya büyük umutlarla gelen fakat her defasında eli boş dönen İngiltere'nin bu makus talihini Euro 2012'de de yenebileceğini zannetmiyorum. Her ne kadar gruptan çıkmak için favori olsalar da Ukrayna veya İsveç İngiltere'yi saf dışı bırakırsa benim için sürpriz olmayacaktır.
7 Haziran 2012 Perşembe
6 Haziran 2012 Çarşamba
Euro 2012 C Grubu
2012 Avrupa Futbol Şampiyonası C Grubu'nda İspanya, İtalya, Hırvatistan ve İrlanda Cumhuriyeti çeyrek final mücadelesi yapacaklar.
İspanya son Avrupa ve Dünya Şampiyonu unvanlarıyla turnuvaya katılıyor. Şu anda tartışmasız dünyanın en iyi 2 takımı olan Barcelona ve Real Madrid oyuncuları ağırlıklı olarak İspanya milli takımının ilk on birini oluşturuyor ve bu da İspanya'yı haliyle Dünya'nın en iyi milli takımı yapıyor. Böyle olunca da İspanya turnuvanın en büyük favorisi oluyor. Bu favori olma durumu "İspanya üzerinde bir baskı oluşturur mu?" düşüncesi zaman zaman akıllara gelse kadrosunda oyuncular baskı altında oynamaya alışkın olduğundan bunun dezavantajını yaşayacaklarını zannetmiyorum. İspanya'nın en büyük handikabı David Villa gibi bir golcüden yoksun kalmak olacak. Torres'in de formsuzluğu göz önüne alındığında İspanya'nın gol yollarında sıkıntı yaşayabileceğini düşünebiliriz.
İtalya 2006'da Dünya Kupası'nı kazanarak kendi açısından çok önemli bir iş başardı. Çünkü o sene patlak veren şike skandalı İtalyan futbolunda gerilemeye sebep oldu ve alttan fazla oyuncu gelmemesi de bunun üzerine eklenince Gök Mavililer eski günlerini arar oldular. 2010 Dünya Kupası'ndan sonra Prandelli'yle yeniden yapılanmaya giden İtalya şimdi biraz daha toparlanmış durumda. Dünya futbolunda ekol olmuş ülkelerden biri olan İtalya'nın bu gruptan çıkarken fazla zorlanacağını zannetmiyorum. Ancak çeyrek finalin ötesine geçmeleri de şu an için zor görünüyor.
Hırvatistan, Yugoslavya'dan çıkan en başarılı futbol ülkesi desek hata etmiş olmayız. 1998 Dünya Kupası'ndaki 3.lükten sonra uzun yıllar silik bir görüntü çizdiler. Oynadıklar futbolla aslında Euro 2008'in flaş takımı onlardı. Ancak çeyrek finaldeki efsanevi maçta 119. dakikada öne geçip 120+1'de Semih'ten golü yemeleri onların sonu oldu. Grubunu Yunanistan'ın ardından 2. bitiren Hırvatistan Play-off'ta bizi eleyince finallere giden taraf olmayı başardı. Ancak 2008'deki kadar iyi durumda değiller. Her ne kadar tehlikeli bir takım olsalar da bu gruptan çıkabileceklerini zannetmiyorum.
İrlanda tam 24 yıl sonra bir Avrupa Şampiyonası'na gitme hakkı kazandı. Aslında büyük bir turnuvaya katılacaklarının sinyallerini 2010 Dünya Kupası elemelerinde vermişlerdi. Play-off turunda Fransa ile karşılaşan İrlanda, Henry'nin el yordamıyla attığı golden sonra elenmişti. Bu kez Play-off'ta Estonya ile karşılaşan İrlanda rakibini rahat geçerek finallere geldi. İrlanda'nın bu grupta belki pek şansı yok ama turnuvanın izlemeye değer takımlarından biri olacakları kesin gibi.
İspanya son Avrupa ve Dünya Şampiyonu unvanlarıyla turnuvaya katılıyor. Şu anda tartışmasız dünyanın en iyi 2 takımı olan Barcelona ve Real Madrid oyuncuları ağırlıklı olarak İspanya milli takımının ilk on birini oluşturuyor ve bu da İspanya'yı haliyle Dünya'nın en iyi milli takımı yapıyor. Böyle olunca da İspanya turnuvanın en büyük favorisi oluyor. Bu favori olma durumu "İspanya üzerinde bir baskı oluşturur mu?" düşüncesi zaman zaman akıllara gelse kadrosunda oyuncular baskı altında oynamaya alışkın olduğundan bunun dezavantajını yaşayacaklarını zannetmiyorum. İspanya'nın en büyük handikabı David Villa gibi bir golcüden yoksun kalmak olacak. Torres'in de formsuzluğu göz önüne alındığında İspanya'nın gol yollarında sıkıntı yaşayabileceğini düşünebiliriz.
İtalya 2006'da Dünya Kupası'nı kazanarak kendi açısından çok önemli bir iş başardı. Çünkü o sene patlak veren şike skandalı İtalyan futbolunda gerilemeye sebep oldu ve alttan fazla oyuncu gelmemesi de bunun üzerine eklenince Gök Mavililer eski günlerini arar oldular. 2010 Dünya Kupası'ndan sonra Prandelli'yle yeniden yapılanmaya giden İtalya şimdi biraz daha toparlanmış durumda. Dünya futbolunda ekol olmuş ülkelerden biri olan İtalya'nın bu gruptan çıkarken fazla zorlanacağını zannetmiyorum. Ancak çeyrek finalin ötesine geçmeleri de şu an için zor görünüyor.
Hırvatistan, Yugoslavya'dan çıkan en başarılı futbol ülkesi desek hata etmiş olmayız. 1998 Dünya Kupası'ndaki 3.lükten sonra uzun yıllar silik bir görüntü çizdiler. Oynadıklar futbolla aslında Euro 2008'in flaş takımı onlardı. Ancak çeyrek finaldeki efsanevi maçta 119. dakikada öne geçip 120+1'de Semih'ten golü yemeleri onların sonu oldu. Grubunu Yunanistan'ın ardından 2. bitiren Hırvatistan Play-off'ta bizi eleyince finallere giden taraf olmayı başardı. Ancak 2008'deki kadar iyi durumda değiller. Her ne kadar tehlikeli bir takım olsalar da bu gruptan çıkabileceklerini zannetmiyorum.
İrlanda tam 24 yıl sonra bir Avrupa Şampiyonası'na gitme hakkı kazandı. Aslında büyük bir turnuvaya katılacaklarının sinyallerini 2010 Dünya Kupası elemelerinde vermişlerdi. Play-off turunda Fransa ile karşılaşan İrlanda, Henry'nin el yordamıyla attığı golden sonra elenmişti. Bu kez Play-off'ta Estonya ile karşılaşan İrlanda rakibini rahat geçerek finallere geldi. İrlanda'nın bu grupta belki pek şansı yok ama turnuvanın izlemeye değer takımlarından biri olacakları kesin gibi.
5 Haziran 2012 Salı
Euro 2012 B Grubu
Her büyük turunuvada olduğu gibi bu tunavada da bir Ölüm Grubu oluştu ve Hollanda, Almanya, Portekiz ve Danimarka'nın bulunduğu B Grubu bu sıfatı sonuna kadar hak ediyor.
Hollanda son Dünya Kupası'nda final oynamış uzatmalarda Iniesta'nın golüne engel olamayarak 2.likle yetinmek zorunda kalmıştı. Elemeleri rahat bir şekilde geçen Hollanda, grubunu lider tamamlayarak finallere geldi. Turnuvanın da favorilerinden biri olarak gösterilen Hollanda, oynadığı futbolla taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazanan ve desteklediği bir takım olmuştur. Bu turnuvada da böyle olacaktır. Kadrosunda Robben, Sneijder, Van Persie, Van der Vaart gibi yıldız isimler bulunan Hollanda, bu zor gruptan çıkabilecek güçte bir takım. Ancak o kadar zorlu bir grupta yer alıyorlar ki, her türlü sonuca da hazırlıklı olmak lazım. Özellikle Hollanda'nın 1988 hariç katıldığı büyük turnuvalara hazin bir şekilde veda etme geleneği kafaları karıştırmıyor değil.
Almanya 2008'de final, 2010'da yarı final oynamış her iki turnuvada şampiyon olan İspanya'ya yenilmişti. 2010 Dünya Kupası'nda oynadığı futbolla ve İngiltere ve Arjantin'i 4'er gollü skorlarla mağlup eden Almanya şampiyonluğun en büyük adayı olarak gösterilirken İspanya'ya kaybettiler. 3 Avrupa Şampiyonluğu bulunan Almanya, bu turnuvada da İspanya ile birlikte en büyük favori durumunda. Elemelerde de aynı grupta bulunduğumuz Almanya'yı zaten iyi biliyoruz. Çok rahat bir şekilde finallere geldiler hatta katılmayı garantileyen ilk takımlardan biri oldular. Her ne kadar zor bir grupta olsalar da oynadıkları futbolla çeyrek final için yeri garanti olan takımların arasındalar.
Portekiz 90'lı yıllarda oluşturduğu altın jenerasyonla Dünya futbolunda yeniden söz sahibi olmaya başlayan bir ülke konumuna geldi. Büyük turnuvalarda her zaman iddialı olan fakat kupaya uzanmayı bir türlü başaramayan Portekiz, 2004'te kendi evindeki turnuvada kupaya çok yaklaşmış fakat Yunanistan'a yenilerek hayallerini başka turnuvalara ertelemişti. Elemelerde çok büyük sıkıntılar yaşayan Portekiz grubunu Danimarka'nın ardından 2. bitirmiş Play-off'ta Bosna-Hersek'i eleyerek finallere katılmaya hak kazanmıştı. Oynadığı son hazırlık maçında A milli takımımıza mağlup olan Portekiz'in işi bu grupta hiç de kolay gözükmüyor. Bize karşı üstün oynamalarına rağmen bu kadar kolay gol yiyen ve girdiği pozisyonları da bu kadar kolay harcayan bir takımın Hollanda ve Almanya gibi iki takım karşısında işi pek kolay gözükmüyor. Kaldı ki Danimarka ile elemelerde de aynı grupta olduklarını düşünürsek Danimarka takımı da eleme maçlarında Portekiz'e cezayı kesmişti. Fakat kadrosunda Dünya'nın en iyi iki futbolcusundan biri olan Cristiano Ronaldo bulunan Portekiz onun oynayacağı futbolla çok büyük işler de yapabilir. Zira Ronaldo (Ömer Üründül mode "ON") günümüz futbolunda (Ömer Üründül mode "OFF") maçların seyrini değiştirebilecek ender futbolculardan.
Yukarıda da biraz bahsettiğimiz gibi Danimarka Portekiz ile elemelerde de aynı gruptaydı. Grubunu lider tamamlayan Danimarka finallere direkt katıldı ama bu kuradan sonra katıldığına pişman olmuştur. 1992 yılında Yugoslavya'nın ihraç edilmesiyle turnuvaya davet edilen Danimarka o sene şampiyon olmuş büyük bir sürprize imza atmıştı. Fakat bu sefer işleri o kadar kolay değil. Bu gruptan çıkmaları için mucize yaratmaları gerekiyor. Ancak yine de diğer takımlara takabilecekleri muhtemel çelmelerle grubun kaderini değiştirmeye muktedir bir takım.
Bu grupta Almanya ve Hollanda'nın çeyrek final için daha şanslı olduğunu düşünyorum. Portekiz'le oynadığımız hazırlık maçı da bu düşüncemi destekler nitelikte. Bu 3 takımdan hangisi elenirse yazık olacağından hak eden takımların çeyrek finale çıkmasını diliyorum.
Hollanda son Dünya Kupası'nda final oynamış uzatmalarda Iniesta'nın golüne engel olamayarak 2.likle yetinmek zorunda kalmıştı. Elemeleri rahat bir şekilde geçen Hollanda, grubunu lider tamamlayarak finallere geldi. Turnuvanın da favorilerinden biri olarak gösterilen Hollanda, oynadığı futbolla taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazanan ve desteklediği bir takım olmuştur. Bu turnuvada da böyle olacaktır. Kadrosunda Robben, Sneijder, Van Persie, Van der Vaart gibi yıldız isimler bulunan Hollanda, bu zor gruptan çıkabilecek güçte bir takım. Ancak o kadar zorlu bir grupta yer alıyorlar ki, her türlü sonuca da hazırlıklı olmak lazım. Özellikle Hollanda'nın 1988 hariç katıldığı büyük turnuvalara hazin bir şekilde veda etme geleneği kafaları karıştırmıyor değil.
Almanya 2008'de final, 2010'da yarı final oynamış her iki turnuvada şampiyon olan İspanya'ya yenilmişti. 2010 Dünya Kupası'nda oynadığı futbolla ve İngiltere ve Arjantin'i 4'er gollü skorlarla mağlup eden Almanya şampiyonluğun en büyük adayı olarak gösterilirken İspanya'ya kaybettiler. 3 Avrupa Şampiyonluğu bulunan Almanya, bu turnuvada da İspanya ile birlikte en büyük favori durumunda. Elemelerde de aynı grupta bulunduğumuz Almanya'yı zaten iyi biliyoruz. Çok rahat bir şekilde finallere geldiler hatta katılmayı garantileyen ilk takımlardan biri oldular. Her ne kadar zor bir grupta olsalar da oynadıkları futbolla çeyrek final için yeri garanti olan takımların arasındalar.
Portekiz 90'lı yıllarda oluşturduğu altın jenerasyonla Dünya futbolunda yeniden söz sahibi olmaya başlayan bir ülke konumuna geldi. Büyük turnuvalarda her zaman iddialı olan fakat kupaya uzanmayı bir türlü başaramayan Portekiz, 2004'te kendi evindeki turnuvada kupaya çok yaklaşmış fakat Yunanistan'a yenilerek hayallerini başka turnuvalara ertelemişti. Elemelerde çok büyük sıkıntılar yaşayan Portekiz grubunu Danimarka'nın ardından 2. bitirmiş Play-off'ta Bosna-Hersek'i eleyerek finallere katılmaya hak kazanmıştı. Oynadığı son hazırlık maçında A milli takımımıza mağlup olan Portekiz'in işi bu grupta hiç de kolay gözükmüyor. Bize karşı üstün oynamalarına rağmen bu kadar kolay gol yiyen ve girdiği pozisyonları da bu kadar kolay harcayan bir takımın Hollanda ve Almanya gibi iki takım karşısında işi pek kolay gözükmüyor. Kaldı ki Danimarka ile elemelerde de aynı grupta olduklarını düşünürsek Danimarka takımı da eleme maçlarında Portekiz'e cezayı kesmişti. Fakat kadrosunda Dünya'nın en iyi iki futbolcusundan biri olan Cristiano Ronaldo bulunan Portekiz onun oynayacağı futbolla çok büyük işler de yapabilir. Zira Ronaldo (Ömer Üründül mode "ON") günümüz futbolunda (Ömer Üründül mode "OFF") maçların seyrini değiştirebilecek ender futbolculardan.
Yukarıda da biraz bahsettiğimiz gibi Danimarka Portekiz ile elemelerde de aynı gruptaydı. Grubunu lider tamamlayan Danimarka finallere direkt katıldı ama bu kuradan sonra katıldığına pişman olmuştur. 1992 yılında Yugoslavya'nın ihraç edilmesiyle turnuvaya davet edilen Danimarka o sene şampiyon olmuş büyük bir sürprize imza atmıştı. Fakat bu sefer işleri o kadar kolay değil. Bu gruptan çıkmaları için mucize yaratmaları gerekiyor. Ancak yine de diğer takımlara takabilecekleri muhtemel çelmelerle grubun kaderini değiştirmeye muktedir bir takım.
Bu grupta Almanya ve Hollanda'nın çeyrek final için daha şanslı olduğunu düşünyorum. Portekiz'le oynadığımız hazırlık maçı da bu düşüncemi destekler nitelikte. Bu 3 takımdan hangisi elenirse yazık olacağından hak eden takımların çeyrek finale çıkmasını diliyorum.
4 Haziran 2012 Pazartesi
Euro 2012 A Grubu
2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın başlamasına 4 gün kaldı. 16 takım Avrupa'nın en büyüğü olmak için 3 hafta boyunca mücadele edecek ve bir takım mutlu sona ulaşacak. Ben de bu 4 gün boyunca elimden geldiğince grupları analiz etmeye çalışacağım.
A Grubu'nda turnuvanın ev sahiplerinden Polonya, 2004'ün şampiyonu Yunanistan, 2008'de yarı final oynayan Rusya ve 2004'te yarı finalde elenen Çek Cumhuriyet'i bulunuyor. Barındırdığı takımlar itibariyle bu grup diğer gruplar kadar dikkat çekmiyor.
Ev sahibi Polonya'nın geçmişinde 2 Dünya Kupası 3.lüğü bulunuyor ancak bunlar 1974 ve 1982'de elde edilmiş başarılar. Bugünlerde ise Polonya o günlerden çok uzakta. Kadrosunda Trabzonspor'dan tanıdığımız Pawel Brozek ve Adrian Mierzejewski'yi bulunduran Polonya'nın en önemli oyuncusu ise hiç şüphesiz Dortmund'un golcüsü Robert Lewandowski. Euro 2008'e de katılan fakat gruplarda turnuvaya veda eden Polonya'nın bu kez ev sahibi olma avantajıyla çeyrek final şansı oldukça fazla. Özellikle bulundukları grup da kendileri için oldukça müsait.
Gruptaki bir diğer takım ise 2004'ün şampiyonu Yunanistan. Yunanistan elemelerde de oldukça kolay bir gruptan gelerek turnuvaya katılmaya hak kazanırken finallerde de turnuvanın en kolay grubuna düşmüş durumda. 2004'teki turnuvada 5'li savunmayla kalesini adeta gole kapatarak kupaya uzanan Yunanistan, 2008'de 0 çekerek elenmiş, 2010 Dünya Kupası'nda ise bir galibiyetle turnuvaya grup aşamasında veda etmişti. Futbolsever olarak dileğimiz sıkıcı futbol oynayarak zamanında futbolda derin yaralar açan Yunanistan'ın bir üst tura çıkamaması olur. Ama top yuvarlaktır. Atamayana da atarlar.
2008'de Guus Hiddink yönetiminde yarı final oynayan Rusya da gruptaki bir diğer takım. Onlar da tıpkı Yunanistan gibi elemelerde kolay bir gruptan finallere gelseler de kesinlikle küçümsenmemesi gereken bir takım. Son yıllarda Rus sermaye sahiplerinin Rus takımlarına yaptıkları yatırımlardan sonra özellikle Uefa Avrupa Ligi'nde elde edilen başarılar milli takıma da olumlu yansıyor. Kadrosunda başta Arshavin olmak üzere Dzagoev, Pavlyuchenko ve hatta kaleci Akinfeev gibi bir çok önemli isim bulunuyor. Ayrıca ne zaman Şampiyonlar Ligi özetlerini izlesem Zenith formasıyla gol atan Shirokov da bana göre dikkat edilmesi gereken bir isim. Rusya bu gruptan çıkma ihtimali kesinlikle yüksek bir takım.
Grubun son takımı ise Çek Cumhuriyeti. 1976'da Slovaklarla ayrılmamışlarken Çekoslovakya olarak bir şampiyonlukları bulunan Çekler daha sonra 1996'da final oynamış, 2004'te ise yarı finalde elenmişler fakat gönüllerin şampiyonu olmuşlardı. 2008'de ise hala hafızalarımızdan silinmeyen maçta son dakikalarda Nihat Kahveci'nin 2 golüne engel olamamışlar ve maçı 3-2 kaybederek gruptan çıkamamışlardı. Özellikle Nedved ve Poborsky gibi iki çok önemli yıldız oyuncunun futbolu bırakmasından sonra düşüşe geçen Çek Cumhuriyeti her ne kadar eski günlerinden uzak olsa da düştükleri grubun da kolay olmasından mütevellit çeyrek final şansı olan takımlardan bir tanesini. Kadrosunda başta Rosicky olmak üzere bir çok kaliteli isim barındıran Çek Cumhuriyeti aynı zamanda dünyanın en iyi kalecilerinden Petr Cech'e de sahip.
Grubu genel olarak ele alacak olursak normal şartlarda Rusya ve Çek Cumhuriyet'ini çeyrek final için favori görsem de Polonya'nın ev sahibi olmasından dolayı bu iki takım için işler zannedildiği kadar kolay olmayacaktır. Öte yandan "Çanakkale Geçilmez" anlayışının en önemli temsilcisi konumunda bulunan Yunanistan'ın da işleri karıştırması pek muhtemel. Bundan dolayı son maçın son düdüğü çalana kadar hani iki takımın çeyrek finale ulaşacağı da belli olmayabilir.
A Grubu'nda turnuvanın ev sahiplerinden Polonya, 2004'ün şampiyonu Yunanistan, 2008'de yarı final oynayan Rusya ve 2004'te yarı finalde elenen Çek Cumhuriyet'i bulunuyor. Barındırdığı takımlar itibariyle bu grup diğer gruplar kadar dikkat çekmiyor.
Ev sahibi Polonya'nın geçmişinde 2 Dünya Kupası 3.lüğü bulunuyor ancak bunlar 1974 ve 1982'de elde edilmiş başarılar. Bugünlerde ise Polonya o günlerden çok uzakta. Kadrosunda Trabzonspor'dan tanıdığımız Pawel Brozek ve Adrian Mierzejewski'yi bulunduran Polonya'nın en önemli oyuncusu ise hiç şüphesiz Dortmund'un golcüsü Robert Lewandowski. Euro 2008'e de katılan fakat gruplarda turnuvaya veda eden Polonya'nın bu kez ev sahibi olma avantajıyla çeyrek final şansı oldukça fazla. Özellikle bulundukları grup da kendileri için oldukça müsait.
Gruptaki bir diğer takım ise 2004'ün şampiyonu Yunanistan. Yunanistan elemelerde de oldukça kolay bir gruptan gelerek turnuvaya katılmaya hak kazanırken finallerde de turnuvanın en kolay grubuna düşmüş durumda. 2004'teki turnuvada 5'li savunmayla kalesini adeta gole kapatarak kupaya uzanan Yunanistan, 2008'de 0 çekerek elenmiş, 2010 Dünya Kupası'nda ise bir galibiyetle turnuvaya grup aşamasında veda etmişti. Futbolsever olarak dileğimiz sıkıcı futbol oynayarak zamanında futbolda derin yaralar açan Yunanistan'ın bir üst tura çıkamaması olur. Ama top yuvarlaktır. Atamayana da atarlar.
2008'de Guus Hiddink yönetiminde yarı final oynayan Rusya da gruptaki bir diğer takım. Onlar da tıpkı Yunanistan gibi elemelerde kolay bir gruptan finallere gelseler de kesinlikle küçümsenmemesi gereken bir takım. Son yıllarda Rus sermaye sahiplerinin Rus takımlarına yaptıkları yatırımlardan sonra özellikle Uefa Avrupa Ligi'nde elde edilen başarılar milli takıma da olumlu yansıyor. Kadrosunda başta Arshavin olmak üzere Dzagoev, Pavlyuchenko ve hatta kaleci Akinfeev gibi bir çok önemli isim bulunuyor. Ayrıca ne zaman Şampiyonlar Ligi özetlerini izlesem Zenith formasıyla gol atan Shirokov da bana göre dikkat edilmesi gereken bir isim. Rusya bu gruptan çıkma ihtimali kesinlikle yüksek bir takım.
Grubun son takımı ise Çek Cumhuriyeti. 1976'da Slovaklarla ayrılmamışlarken Çekoslovakya olarak bir şampiyonlukları bulunan Çekler daha sonra 1996'da final oynamış, 2004'te ise yarı finalde elenmişler fakat gönüllerin şampiyonu olmuşlardı. 2008'de ise hala hafızalarımızdan silinmeyen maçta son dakikalarda Nihat Kahveci'nin 2 golüne engel olamamışlar ve maçı 3-2 kaybederek gruptan çıkamamışlardı. Özellikle Nedved ve Poborsky gibi iki çok önemli yıldız oyuncunun futbolu bırakmasından sonra düşüşe geçen Çek Cumhuriyeti her ne kadar eski günlerinden uzak olsa da düştükleri grubun da kolay olmasından mütevellit çeyrek final şansı olan takımlardan bir tanesini. Kadrosunda başta Rosicky olmak üzere bir çok kaliteli isim barındıran Çek Cumhuriyeti aynı zamanda dünyanın en iyi kalecilerinden Petr Cech'e de sahip.
Grubu genel olarak ele alacak olursak normal şartlarda Rusya ve Çek Cumhuriyet'ini çeyrek final için favori görsem de Polonya'nın ev sahibi olmasından dolayı bu iki takım için işler zannedildiği kadar kolay olmayacaktır. Öte yandan "Çanakkale Geçilmez" anlayışının en önemli temsilcisi konumunda bulunan Yunanistan'ın da işleri karıştırması pek muhtemel. Bundan dolayı son maçın son düdüğü çalana kadar hani iki takımın çeyrek finale ulaşacağı da belli olmayabilir.
Dirk Kuyt Fenerbahçe'de
Fenerbahçe sezonun ilk önemli transferini yaptı ve Liverpool'dan 32 yaşındaki Hollandalı oyuncu Dirk Kuyt'ı renklerine bağladı.
Açıkçası söylemek gerekirse Dirk Kuyt'ı Liverpool'da oynarken pek beğenmezdim. Çok farklı bir oyun ortaya koymayan düz bir oyuncuydu. Ama bunda suç Kuyt'ta değil Rafa Benitez'deydi. Çünkü asıl mevkisi santrofor olan Kuyt'ı sağ kanatta kullanıyordu. Ancak Kuyt saha içerisinde çok çalışarak takımına oldukça katkı sağlayan bir futbolcu oldu her zaman. Hem takım savunmasına katkı veren hem de takımın gol yükünü çeken oyunculardan biri oldu. Hatta öyle ki milli takımda bile Kuyt'ı teknik direktörler Liverpool'daki gibi oynattılar.
Doğrusunu söylemek gerekirse Fenerbahçe başarılı bir transfer yaptı. Öncelikle Türkiye Ligi için aranan tüm özellikler Kuyt'ta mevcut. Güçlü fiziği ve devamlılığa tam bir istikrar abidesi. Ayrıca formayı verdiğiniz zaman kesinlikle güvenebileceğiniz tam bir profesyonel. Aynı zamanda sağ taraftan neredeyse hiç skor üretemeyen Fenerbahçe'nin bu sorununu da çözeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Sonuç olarak Kuyt transferi Fenerbahçe camiasına hayırlı olsun.
Açıkçası söylemek gerekirse Dirk Kuyt'ı Liverpool'da oynarken pek beğenmezdim. Çok farklı bir oyun ortaya koymayan düz bir oyuncuydu. Ama bunda suç Kuyt'ta değil Rafa Benitez'deydi. Çünkü asıl mevkisi santrofor olan Kuyt'ı sağ kanatta kullanıyordu. Ancak Kuyt saha içerisinde çok çalışarak takımına oldukça katkı sağlayan bir futbolcu oldu her zaman. Hem takım savunmasına katkı veren hem de takımın gol yükünü çeken oyunculardan biri oldu. Hatta öyle ki milli takımda bile Kuyt'ı teknik direktörler Liverpool'daki gibi oynattılar.
Doğrusunu söylemek gerekirse Fenerbahçe başarılı bir transfer yaptı. Öncelikle Türkiye Ligi için aranan tüm özellikler Kuyt'ta mevcut. Güçlü fiziği ve devamlılığa tam bir istikrar abidesi. Ayrıca formayı verdiğiniz zaman kesinlikle güvenebileceğiniz tam bir profesyonel. Aynı zamanda sağ taraftan neredeyse hiç skor üretemeyen Fenerbahçe'nin bu sorununu da çözeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Sonuç olarak Kuyt transferi Fenerbahçe camiasına hayırlı olsun.
12 Kasım 2011 Cumartesi
Neden Hiddink'i Getirdik?
2010 elemelerinden sonra Fatih Terim görevi bıraktıktan sonra zamanın TFF yöneticileri "eleştirilemeyecek" Dünya çapında bir hocayı milli takımın başına geçirileceğini söylemişlerdi. Bu "eleştirilemeyecek" isim de Hiddink oldu.
Medya "Hiddink'i niye getirdik?" sorusuna hep farklı cevaplar verdi. En çok da "2012'ye gitmek için Hiddink'i getirdik." dediler. Halbuki TFF her turnuvaya giden bir takım oluştursun diye Hiddink'i getirdiğini ifade etmişti. Peki Hiddink böyle bir takım oluşturmak için ne yaptı? Ben söyleyeyim hiçbir şey yapmadı.
Elemelerde ilk maçı Kazakistan'la oynadık. Kazakistan maçında stoperde Ömer Erdoğan-Servet Çetin ikilisi vardı. Daha sonraki maçlarda Servet- Toraman, Servet-Serdar Kesimal, Serdar Kesimal-Egemen, Servet-Egemen, Gökhan Zan-Egemen ikilileri stoperde görev yapmış. Son Hırvatistan maçında Giray-Egemen ikilisine kadar geldik. Kalede bile 3 farklı oyuncu görev aldı. Yine aynı zamanda sol bekte 3 farklı isim Hakan Balta, İsmail Köybaşı ve Çağlar Birinci oynamış.
Diğer mevkilerde de durum farklı değil. Kazakistan maçında orta sahada Emre-Aurelio-Arda-Hamit-Tuncay görev yapmış. Daha sonra Belçika maçına ise santroforsuz başlayıp Nihat'ın yerine Selçuk İnan'ı koymuş. Sonra devre arasında Semih'i Selçuk'un yerine oynatmış. Almanya maçında ise Özer Hurmacı ilk A milli olurken Kazakistan ve Belçika maçlarında maç kadrosuna bile almadığı Nuri Şahin de orta sahadaki yerini almış. Avusturya maçında ise Hiddink orta sahaya Mehmet Ekici'yi monte etmiş. İçerideki Almanya maçında ise yeniden Aurelio'yu hatırlamış. Son Azerbaycan maçında da Mehmet Topal ve Kazım'ı ilk onbirde başlatmış.
Santrafor gelecek olursak; İlk Kazakistan maçında Nihat Kahveci, Belçika maçının ilk yarısında yok, 2.yarıda Semih Şentürk, Almanya maçında Halil Altıntop, Sonra Azerbaycan maçında tekrar Semih, geri kalan maçlarda Burak Yılmaz orada görev yapmış.
Buradan şöyle bir sonuç çıkar; Hiddink'in aklında belli bir oyun anlayışı yok. Tamamen doğaçlama takılıyor. Böyle olduğu zaman da ne bir sistemin olur, ne de her turnuvaya katılabilen bir takım olursun. Bir cacık olmaz. Zaten oynadığımız futbol da ortada. Aslında bizim oynadığımıza futbol demeye bin şahit lazım.
Peki Hiddink'e salladık. Biraz da elimizdeki malzemeyi konuşalım. Ligin durumu ortada. Kaç kişiyle konuştuysam futboldan keyif alamadığını söylüyor. Zaten bir de Play-off çıkardılar maçların neredeyse hiç heyecanı kalmadı. Oynanan futbol da ortada. Oynadığı futbolla "Ben bu sene şampiyonluğun en büyük adayıyım." diyen bir takım yok. Bu ligden çıkan milli takım da ancak bu kadar olur. Giray gibi, Egemen gibi, şöyle çok iyi oyuncu böyle çok iyi oyuncu denilen Selçuk İnan gibi oyuncuların uluslararası tecrübesi nedir? İleri uçta oynatılan Burak Yılmaz kaç Avrupa kupası maçı oynamıştır?
Bundan sonra yapılması gereken yeniden yapılanmaya gitmektir. "Bu kaçıncı?" diyebilirsiniz.Ancak yapacak bir şey yok. Hiddink kesin gider. Başta Oğuz Çetin olmak üzere teknik heyet de tasfiye edilmeli. Ardından doğru dürüst bir planlamayla sahaya çıktığı zaman ne oynadığı belli olan bir takım oluşturulmalı. Becerebilirmiyiz? Pek sanmıyorum.
Beklenen Son
Milli takım Euro 2012 Play-off ilk maçında Hırvatistan'a 3-0 mağlup olarak adeta rezil oldu. Maç boyunca bir tek tehlikeli pozisyon bile üretemedi.
Hırvatistan maça golle başladı. Henüz 2.dakikada Corluka Gökhan Gönül'ü perişan ederek geçti. İçeriye çıkardığı pasta top Volkan'ın müdahalesi yetersiz olunca Olic'in önünde kaldı ve Hırvatlar 1-0 öne geçti. Tam golün şokunu üstümüzden atlatıyoruz derken Hırvatistan 2.kez tehlikeli geldi ve 2-0 oldu. 2.yarının başında da geleneği bozmadık ve duran toptan bir gol yiyerek maçı 3-0 tamamladık.
Maçla ilgili çok fazla konuşacak yazacak bir şey yok futbol açısından. Giydiği formanın hakkını veren bir tane adam yoktu. Gökhan Gönül kariyerinin açık ara en berbat futbolunu oynadı. Volkan da iyi değildi ve ne olursa olsun seyirciyle diyaloğa girmesi yanlıştı. Zaten ondan sonra iş çığrından çıktı. Protestolar başladı.
Alınan sonuç benim için sürpriz olmadı. Hiddink geldiğinden beri bir tane maçta adam gibi futbol oynamadık. Azerbaycan'a deplasmanda yenildik. İçeride zar zor yendik. Kazakistan'ı son dakikada kıytırık bir golle yendik havalara uçtuk. Beşiktaş'tayken yerin dibine sokulan Schildenfeld'in stoper oynadığı Hırvatistan'dan da kendi sahamızda 3 gol yedik. Deplasmanda ne olur düşünmek bile istemiyorum.
Sonuç olarak finallere gitmemiz mucizelere kaldı. Zaten oynadığımız futbolla bırakın finallere gitmeyi Play-off'a kalmayı bile aslında hak etmedik.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)