BİY

25 Ağustos 2011 Perşembe

Neresinden Tutsan Elinde Kalıyor


3 Temmuz gününden beri Türk futbolu oldukça sancılı bir dönemden geçiyor. Aslında şike soruşturmasıyla ilgili olarak çok daha önce de bir şeyler yazmayı planlıyordum. Ancak olayların biraz daha netleşmesini beklemeyi tercih ettim. Fakat ben bekledikçe olaylar daha bulanıklaştı Arap saçına döndü, içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Mehmet Ali Aydınlar federasyon başkanı olur olmaz kucağında Türk futbol tarihinin en büyük problemini buldu. Ancak ne olursa olsun o koltuğa talip olan bir insanın aldığı her kararda kendisini ve başında bulunduğu kurumu inkar etmesi kabul edilebilir birşey değil. İlk önce "Ligler zamanında başlayacak." dediler. Sonra Beşiktaş Türkiye Kupası'nı iade edince Süper Kupa maçını iptal edip ligi 5 hafta ertelediler. Savcılıktan birtakım belgeler aldılar karar vermek için karar veremediler. Basın toplantısında "Kendisinden şüphelenen varsa Avrupa'ya gitmesin." dediler. Sonra UEFA'nın dayatması sonucu Fenerbahçe'yi men ettiler.

Bir de Play-off diye bir şey çıkardılar ki tam anlamıyla beyinsizlikten başka bir şey değil. Bir de bu sene deneyeceklermiş olmazsa vazgeçeceklermiş. Deneyecek başka sezon mu yok? Sezon sonu zaten Euro 2012 var. Milli takımın da gitme ihtimali var. Ligler normalden de erken bitecek. Zaten 5 hafta erteledin. Bir de Play-off çıkardın. Nisan'ın 3.haftası normal sezonun bitmesi lazım. Arada bir de Türkiye Kupası var. Orada da grup maçları oynanıyor. Onun statüsünü değiştirsen bile hafta arasına en az 8-9 tane fazladan maç koyacaklar. Kulüpler de destek veriyorlarmış. Bir kimse de çıkıp demiyor ki aga bu nedir? Bir tane kafası çalışan insan yok mu ulan aranızda? Sizin yapacağınız işin...

Uefa'ya gelince neymiş efendim Uefa diyormuş ki " %1 bile şüphe varsa küme düşürün." Arkadaş 2006 yılında Milan şikeden ceza aldı. Federasyon kendisi soruşturma yaptığı gibi mahkeme de yargılamasını yaptı. Hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı vardı. Lige -15 puanla başladılar. Federasyon Şampiyonlar Ligi'nden men etti. İtiraz ettiler katıldılar. Bir de üstüne kupayı aldılar. Hakkında kesinleşmiş yargı kararı olan şikeci takım Şampiyonlar Ligi şampiyonu oldu. Ben "Fenerbahçe şike yaptı ya da yapmadı." demiyorum. Ama Fenerbahçe'ye yapılan yargısız infazdır kimse kusura bakmasın.

Madem İtalya'ya kadar getirdik konuyu oradan devam edelim. 2006'da Juventus şampiyon oldu. 1 hafta geçti geçmedi İtalyan yargısı mahkeme sürecini başlattı. Çok geçmeden de kararı verdiler işi bitirdiler. Peki bizde ne oldu. Lig bitti. Ardından 1.5 ay geçti savcılık operasyon başlattı. Birisi çıkıp niçin 1.5 ay beklendiğinin açıklamasını yapsın. Artık olan olmuş. Senin hiçbir şekilde delil toplama ihtimalin kalmamış.Ne yapacaksan zamanında yapsana. Ama yapamazsın. Yemez çünkü. Seçimler var. Şimdi iddianame yazılacak da mahkeme kabul edecek de duruşmalar başlayacak da falan filan. Uçsuz bucaksız bir yargılama süreci....

Üç kuruşluk futbol zevkimiz vardı. Gerek basın, gerek yargı gerekse de federasyon olarak içine ettiniz. O ağızlarınızdan düşürmediğiniz marka değeri lafı da sizlere güzel bir kapak olmuştur. Temiz olduklarına inananlar da riyakarlıklarına doymasınlar. Temiz temiz oynarsınız. Oh, mis gibi!

1 Ağustos 2011 Pazartesi

2014 Yolu


2014 Dünya Kupası elemelerinde milli takımımız D Grubu'nda Hollanda, Macaristan, Romanya, Estonya ve Andorra ile eşleşti.

Kura ne çok iyi ne de çok kötü. İş yine bizde bitiyor hiç şüphesiz. Futbolda her türlü sonuç olmakla beraber Azerbaycan'a bile yenilen bir takıma sahip olunca insan çok net de konuşamıyor.

Rakiplere gelecek olursak Andorra averaj takımı görüntüsünde olması beklenen bir takım. Ancak 2008 elemelerindeki Malta örneğini unutmamak da gerekir. Öte yandan Estonya da 2010 elemelerinden aşina olduğumuz bir takım. Halil Altıntop'un saç baş yolduruduğu maçta deplasmanda onlarla berabere kalmıştık. Kuzey ülkesi olmalarından dolayı kapandıkları zaman fiziki mücadeleyi iyi yapabilen bir takım oldukları için bize sıkıntı yaşatmaları hiç de uzak bir ihtimal değil. İlk etapta bu tip puan kayıplarını engellememiz gerekiyor. Romanya ise Galatasaray'ın 2000 ruhunu aradığı gibi onlar da Hagi'li dönemi arıyorlar. O torbadan daha güçlü bir takım da gelebilirdi. Macaristan ise son yıllarda kıpırdanmaya başladı. Ama yine de normal koşullarda bizim rakibimiz olabilecek kalibrede değiller.

Grubun favorisi ise hiç şüphesiz Hollanda. Almanya ve İspanya ile birlikte Avrupa'nın en güçlü milli takımlarından birisi. 2010 elemelerinden itibaren kaybettikleri tek resmi maç Dünya Kupası finali. O da klasik Hollanda cenabetliği ile açıklanabilir. Böyle bir takıma karşı mücadele edeceğimiz düşünülürse ilk etapta diğer takımlarla oynayacağımız maçlarda puan kaybını en aza indirmek mecburiyetindeyiz. Liderlik çok zor. Ama son maça kadar bu amaç uğruna çabalamak da bizim için kötü sonuç olmayacaktır.

Grubun normal sonucu 2. olup Play-off oynamamız olur. Bunu başarmak için de sürpriz puan kayıplarını engellemek gerekiyor. Play-off için ise konuşmak erken. Dereyi görmeden paçayı sıvamanın bir alemi yok.