BİY

25 Ocak 2010 Pazartesi

Inter 2-0 Milan


Etoo'nun Afrika Kupası'nda olmasıyla beraber Inter'in son haftalarda sendelemelerine Milan'ın da özellikle Ronaldinho'nun performansıyla yükselişe geçmesi tüm futbolseverlere haftabaşından beri acaba Ronaldinho Şampiyonlar Ligi'nde yaptığını yapıp Jose Mourinho'nun takımının ligde de mağlup olmasına sebep olabilir mi? diye düşünüyordu. Fakat düşünülen olmadı ve Inter uzun süre 10 kişi oynadığı hatta sonlarına doğru da 9 kişi kaldığı maçta Milan'ı yenmeyi başardı.

Doğrusunu söylemek gerekirse Inter Milan'a nazaran maça daha iyi hazırlanmış. İlk dakikalardan itibaren ne yaptığını bilen bir Inter vardı sahada. Orta sahada Milan'ın bıraktığı boşlukları iyi değerlendirip savunmanın arkasına atılan toplarla tehlikeli olmaya çalıştılar. Buna karşın Milan tamamen Ronaldinho'nun yapacakları üzerine kurulu bir anlayışla hücum etmeye çalıştı.

Maçın 10. dakikasında Pandev'in savunmanın arkasına gönderdiği topa Diego Milito hareketlendi ve direğin tam dibine gönderdiği şutla takımını 1-0 öne geçirdi. Daha sonraki dakikalarda ise hakem maçın önüne geçti. Aslına bakarsanız verdiği çoğu karar bence doğruydu ama Serie A gibi sert futbolun oynandığı bir ligde böylesine büyük bir derbide bu kadar kolay kart gösterilmesi tansiyonu bir hayli yükseltti. Hakemin Lucio'ya aldatmaya yönelik hareketten verdiği sarı kart sonrasında Sneijder hakemi alkışlayınca kırmızı kart gördü ve Interli kim varsa tabiri caizse çıldırdı. O dakikadan sonra Inter 1-0 önde olmanın da verdiği avantajla geri çekilip Milan'ın üstüne gelmesini bekledi. Milan ise hücumda çoğalma konusunda yaşadığı sıkıntılardan ötürü pek etkili olamadı.

İkinci yarıya Milan istekli başladı. Zira hemen başlarda bulunabilecek bir gol belki galibiyeti bile getirebilirdi. Ama Inter savunmasını geçmeyi başardıkları anlarda bu kez karşılarına Julio Cesar çıktı ve olası golleri engelledi. Milan Inter kalesinde gol ararken Inter de Milan kalesinde az adamla tehlikeli olmaya çalışıyordu. Bir pozisyonda golü atan Milito golü attıran Pandev'e güzel bir pozisyon hazırlarken Pandev'in aşırtma vuruşu direkten döndü. Bu pozisyondan birkaç dakika sonra Inter ceza sahasına yakın bir yerden serbest vuruş kazandı ve topun başına geçen Pandev skoru 2-0 yaptı. Bu gol Milan'ın direncini de kırdı ve Inter bir kişi eksik olmasına rağmen bunun sahaya yansımasına pek izin vermedi. Son dakikalarda Lucio penaltıya sebebiyet verip ikinci sarıdan atıldı ancak son haftaların formda ismi Ronaldinho Julio Cesar'ı geçemedi ve maç 2-0 Inter'in üstünlüğü ile sona erdi.

Doğrusunu söylemek gerekirse sahada oynanan oyuna futbol demek pek mümkün değildi. Özellikle hakem kararları bunda çok büyük rol oynadı. Inter'in 10 kişi kalması ister istemez savunmaya çekilmesine neden oldu ve Milan da tempoyu artırabilecek bir takım olmadığından dolayı Inter'e fazla sıkıntı yaşatamadı.

Bu galibiyetle birlikte Inter zirvede yalnız kaldı. Bundan sonra bu işi bırakmaları çok zor olur. Fakat eskiden İngiltere, İspanya ayarında olan İtalya ligi artık Fransa Ligi ayarına düşüyor. Şüphesiz ki bu ligin O.Lyon'u da Inter ve ne yazık ki yakın gelecekte ne Milan ne Juventus ne de başka bir takımın onların yanına yaklaşmaları mümkün gözükmüyor.

23 Ocak 2010 Cumartesi

Fenerbahçe 3-1 Denizlispor


Fenerbahçe ligin ikinci yarısının açılış maçında sahasında Denizlispor'u 3-1 yendi ve liderliğini sürdürdü. Doğrusunu söylemek gerekirse teoride Fenerbahçe'nin rakibi belki Denizlispor'du ama maça baktığınız zaman Fenerbahçe'nin Denizlispor'dan çok çamur deryası olan saha ve olumsuz hava koşullarıyla mücadele ettiğini söylemek lazım.

Maçın ilk yarısına baktığınız zaman kör dövüşü gibi maç oldu. Zaten bu saha şartlarında organize bir atak yapmak çok kolay değil. Bu tip maçlarda genellikle goller karambollerden ya da uzaktan çekilen şutlardan atılır. Nitekim Fenerbahçe'nin girdiği sınırlı pozisyonlar da genellikle karambol kaynaklıydı.

İkinci yarıya Fenerbahçe'nin biraz daha istekli başladığını gördük. İlk yarıya göre belki biraz daha iyi bir Fenerbahçe vardı sahada. Ama gol atma konusunda sıkıntı devam ediyordu. Bir de buna Özden'in iyi performansı eklenince bu kadar fikstür avantajından bahsederken içeride yaşanacak bir puan kaybı ihtimali gittikçe artıyordu. Ancak 77.dakikada sahanın en iyisi olan kaleci Özden hata yapınca Fenerbahçe Andre Santos'un golüyle 1-0 öne geçti. Golün çok zor atılması ve çok geç gelmiş olması ister istemez Fenerbahçeli oyuncularda bir skoru koruma içgüdüsü oluşturdu ve Denizlispor yüklenmeye başladı. 82.dakikada ceza sahasına gönderilen topu Youla Bilica'nın da hatasıyla güzel kontrol etti ve yakaladığı pozisyonda golü attı. Fakat Fenerbahçe daha maçın bitmediğinin farkında olarak moralini bozmayıp 2. gol için saldırdı ve bunun meyvesini 86'da Özer Hurmacı sayesinde aldı. 90'da Güiza'nın attığı gol ile de rahatladı ve 3 puanı hanesine yazdırdı.

Bu maçta Fenerbahçe'de herhangi bir oyuncuyu ön plana çıkarmak pek mümkün değil. Ama 1-0 olana kadar Denizlispor kalecisi Özden çok önemli kurtarışlar yaptı. Şüphesiz sahanın en iyisi Özden'di.

Son olarak Denizlispor ile ilgili bir kaç şey söylemek gerekirse oynadığı futbolla alakalı olarak bulunduğu yer örtüşüyor. Gerçi böylesine olumsuz şartlarda oynanan bir maçta herhangi bir takım hakkında kesin yorumlar yapmak doğru olmayabilir ama ligin ilk yarısında hükmen galibiyet hariç galibiyeti olmayan bir takımın kümede kalması ancak şampiyonluğa oynayan takım performansı göstermesi halinde mümkün olabilir.

3 Ocak 2010 Pazar

Tomasz Kuszczak


Tomasz Kuszczak Manchester United'ın 3. kalecisi. Aslında 2. kaleciydi ama bildiğiniz gibi Ben Foster kendisine verilen şansları Tomasz Kuszczak'tan daha iyi değerlendirip Alex Ferguson'un listesinde iki numaraya yükseldi.

Bugün FA Cup'ta oynanan Leeds United maçında kalede Kuszcak vardı ve Leeds ilk tehlikeli pozisyonunda golü bularak öne geçti. Savunmanın arkasına atılan uzun topa Leeds'li Beckford hareketlendi. Topu da iyi kontrol etti ve kaleye yöneldi. Fakat Wes Brown yetişip açısını kapatmıştı ki Kuszcak kalesini terk etti. Beckford da zayıf bir vuruş yapmasına rağmen golü attı. Halbuki Kuszcak kaleden ayrılmasaydı büyük ihtimalle gol olmayacaktı. İlerleyen dakikalarda Manchester golü bulamayınca FA Cup'a veda etti.

Tabi Kuszcak'ın ilk marifeti değil bu. 2 sene önce de yine FA Cup'ta Portsmouth'la oynanan maçta Milan Baros'u düşürüp kırmızı kart görmüş yine takımın elenmesine sebep olmuştu. Bu arada kaleye Rio Ferdinand geçmişti ve penaltıyı kurtaramamıştı. Ayrıca bir zamanlar Sakaryaspor'un kalecisi olan Martinez'den milli maçta yediği kaleden kaleye golü de unutmamak lazım.

Onun dışında baktığınız zaman Tomasz Kuszczak Polonya Milli Takımı'nın birinci kalecisi değil. Hatta ikinci kalecisi bile değil. 2010 Dünya Kupası elemelerine baktığınız zaman hiçbir maçta bırakın kaleye geçmeyi kadroya dahi girememiş.

"Peki şimdi bu adam neden Manchester'da oynuyor?" sorusunun cevabını bulmak için Wikipedia'ya baktım. Şimdi efendim bu arkadaş ilk önce ülkesinden ayrıldığında Hertha Berlin'e transfer olmuş fakat orda hiç forma şansı bulamamış. Daha sonra serbest kalmış ve West Bromwich Albion'a transfer olmuş. 2004-2005 sezonunda takımın birinci kalecisi Russell Hoult Manchester United'la oynanan maçta sakatlanınca kaleye geçmiş. 1-1 devam eden maçta gösterdiği başarılı performansla takımının bir puan almasını sağlamış ve maçın adamı seçilmiş. 2005-2006 sezonunda bu sefer Chris Kirkland'ın arkasında beklemiş. Kirkland'ın sakatlığında başarılı maçlar çıkarmış ve Kirkland düzelmesine rağmen kaleyi bırakmamış. İşte bu performans Kuszcak'ın Manchester United'a transferini sağlamış.

Sonuç olarak Tomasz Kuszczak bana göre Manchester United kadrosunda yer alması gereksiz olan bir adam. Yarın öbür gün Van der Sar futbolu bıraktığında güvenilip de kaleye geçirilmesi çok büyük hata olacak.