BİY

30 Aralık 2009 Çarşamba

Euro 2016



TFF Euro 2016 için maçların oynanacağı statların arasına Şükrü Saraçoğlu'nu koymayınca Fenerbahçe buna sert tepki gösterdi. Tabi bu tepkiyi kimileri doğru bulurken kimileri de yanlış ve gereksiz buldu. Olaya Fenerbahçe açısından baktığınızda çok da haksız değiller bence. Sonuçta kendi imkanlarınızla bir stat yapmışsınız ve her fırsatta bununla övünüyorsunuz. Yaptığınız stat Uefa'nın elit statlar kategorsine girmiş. 2009 UEFA Kupası finali burda oynanmış. 2016 için de stadınızın listeye girmesini haklı olarak beklersiniz bunda bir anormallik yok.



Öte yandan baktığınız zaman federasyonun da dayandığı haklı gerekçeler var. Bir şehirde en fazla 2 stada izin veriliyor olması (ki Uefa'nın sitesinden indirdiğim pdf'de bu kritere bir türlü rastlayamadım.) ve Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın şehir içinde olmasından dolayı gerek canlı yayın araçları gerek fanzone için diğer iki stadyuma göre daha sıkıntılı olması listenin dışında kalmasına sebep olmuş olabilir. Ama bana sorarsınız bunlar çözülemeyecek sorunlar değiller. İstanbul coğrafi konum açısından iki kıtayı birleştiren bir şehir. Bu özellikten faydalanarak azami 2 stat koşulu aşılabilirdi bence. Ayrıca stadyumun hemen dibinde olmasa da salı pazarı denilen bölge stadyumun civarında bir fanzone oluşturulması için yeterli bir alan gibi gözüküyor. Keza maçlardan sonra Bağdat Caddesi maçtan çıkanlar için ideal bir muhit olurdu. Yine Şükrü Saraçoğlu Stadı'na metrobüsle 2016'ya kadar büyük ihtimalle bitecek olan Marmaray'la yine 15-20 dakikalık bir yürüme mesafesiyle şehir hatları vapurları ve deniz otobüsleriyle ulaşmak mümkün. Halbuki Olimpiyat Stadı ve TT Arena'ya baktığınız zaman ulaşım sadece 2 şekilde sağlanabilecek. Üstelik o dağın başındaki Olimpiyat Stadı'na 10 şerit gidiş 10 şerit geliş duble yol da yapsanız 80 bin kişi oradan çıktığında şehir merkezine gelmeleri her türlü eziyet olacaktır.



Gelelim aday şehirlerin coğrafi dağılımına. Öncelikle şunu söylemek lazım. Bu tip organizasyonların alınmasının bir çok nedeni vardır. Gerek ülke futbolunun kalkınması gerek ihtiyacı olan şehirlerin spor tesisleri kazanması bunların başlıca nedenleridir. Bu bağlamda başta Mehmet Demirkol olmak üzere gazetecilik eğitimi almış olsun olmasın basın mensubu olan bir insanın bu işi her yönüyle sorgulamasından daha doğal bir şey yoktur. Ayrıca Mehmet Demirkol'un verdiği örneklere baktığınız zaman başta Trabzon, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adana gibi kentlerin hepsinin olmasa bile en az 1-2 tanesinin aday şehirler arasına alınmamış olmasının herhangi bir mantık temeline oturması pek mümkün gözükmüyor.

Gelelim bizim Fransa ve İtalya'yı geçip turnuvaya ev sahipliği yapma ihtimalimize. Tabi rakiplerimizin bu turnuvayı daha önce 2'şer kez düzenlemiş olmaları şüphesiz bizim için bir avantaj. Ancak hem bu iki ülkenin lobisinin güçlü olması hem de 2012'nin Doğu Avrupa'da düzenlenecek olması ve bu süreçte Ukrayna'nın sıkıntılı adaylığı bizim için dezavantaj teşkil ediyor. Bakalım federasyon tüm bu saçmalıklarına rağmen turnuvayı düzenlemeye hak kazanabilecek mi?

29 Aralık 2009 Salı

Bu ne yaman çelişki?



Türkiyenin euro 2016 adaylığında kullanılacak logo tanıtımı yapıldı. Ama logodan daha çok konuşulan turnuvanın oynanıcağı şehir ve stadlardı. Daha doğrusu geçen sene son UEFA kupasının oynandığı Şükrü Saraçoğlunun olmayışıydı.Bu olayla iligili Fenerbahçe kulubü kendi sitesinde bir duyuru yayınladı ;
"Üzülerek ifade etmek isteriz ki, bu durum, bugünkü TFF'nin yönetim anlayışının geldiği noktanın kamuoyu tarafından anlaşılması bakımından son derece iyi bir örnektir. Bu kararın alınmasında yoğun çabaları olduğunu bildiğimiz, TFF Genel Sekreteri Ahmet Güvener'in ve Genel Sekreter Vekili Orhan Gorbon'un profesyonel yöneticiler olarak, kulübümüze karşı asla tarafsız olamayacakları bu karar ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. Önce ulusal basına, kasıtlı olarak stadımızın çevresinde otopark sorunu olduğu şeklinde haberler sızdırılmış, bu şekildeki haberler hemen sonrasında TFF tarafından yalanlanmış ve sonuçta kamuoyu geçtiğimiz hafta açıklanan karara hazırlanmıştır. Bugün proje ve çizim safhasında olan (aday) stadyumların, EURO 2016'ya hazır olacağına inananların, stadımızın çevresindeki bugünkü otopark sorununun 2016'ya kadar çözülemeyeceği gerekçesi ile aldıkları karar ciddiyetten ve objektiflikte uzaktır. Bunun da ötesinde, TFF tarafından alınan karar, 2009 UEFA Kupası Finali'nin stadımızda oynanmasına karar veren UEFA'nın stadımızın yeterliliği konusunda aldığı kararın inkarı niteliğindedir. TFF Başkanı Sayın Özgener tanıtım konuşmasında, "Türkiye'nin son olarak, 2009 UEFA Kupası Finali'ni düzenleyerek uluslararası organizasyonlardaki rüştünü ispat ettiğini" söylemiş, ancak ne var ki TFF'nin rüştünü ispat ettiği final maçının oynandığı stadyum olan Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu, EURO 2016 Finalleri'nin oynanacağı stadyumlar arasına girememiştir. Bu durum karşısında bizler, TFF'nin rüştünü ispat ettiğine ilişkin TFF Başkanının iddialı açıklamalarına şüpheyle bakmaktayız. Kuvvetle muhtemeldir ki, bu açık çelişki üzerine her vesileyle stadımıza olan beğenisini açıklayan başta Sayın M. Platini olmak üzere UEFA yetkilileri de TFF'nin rüştünü ispat ettiğine dair, Sayın Başkanın açıklamasına itibar etmeyeceklerdir.


TFF'nin adaylık başvurusunun değerlendirileceği, Mayıs 2010 tarihinde UEFA tarafından başvurunun kabul edilmesi halinde ve ancak bu tarihte başlansa bile en geç 2016 yılında stadımızın çevresindeki otopark sorunu kalıcı olarak kolaylıkla çözülebilecek bir durumken, bugün mevcut çevresel durum, stadımızın EURO 2016'da ev sahipliği yapacak stadyumlar arasında olmamasına gerekçe olarak gösterilmiştir. Hal böyleyken henüz tek bir kazma vurulmamış stadyumların EURO 2016'ya hazırlanmasının bir sorun olarak görülmemesi ise tam bir çelişkidir.

En az seçilen şehirler kadar potansiyelleri olan Trabzon, Ş.Urfa, Diyarbakır gibi şehirler böyle bir organizasyon için ev sahipliği yapmaya neden layık görülmemiştir.? Bunun herkesçe kabul edilebilecek mantıklı bir izahı var mıdır? Bu iller, 2016'ya kadar hangi kriterleri sağlayamayacağı düşüncesiyle bu organizasyon çerçevesinde yer bulamamıştır?

Asya ve Avrupa kıtaları arasında uzanan İstanbul, ev sahibi adayı olduğu her organizasyonunda "kıtaları birleştiren şehir" imajı ile ön plana çıkmış ve bu güçlü yönü ile aday olduğu her organizasyonda ev sahipliğine seçilmişken, İstanbul'un Asya kıtasında bulunan parçasının ve bu parçasında mevcut potansiyelin EURO 2016 organizasyonu dışında tutulmasının akla sığan bir izahı var mıdır?
Organizasyonun dışında kalan bu büyük alanın kapasitesi ve potansiyeli diğer aday şehirlerin toplamından daha büyük değil midir? Bu durum hangi objektif gerekçe ile komite tarafından göremezden gelinmiştir?

EURO 2016 Organizasyonu kapsamında yapılması planlanan stadyumların, mimari konsept proje işi için teklif veren şirketlerin arasında Sayın Ahmet Güvener ve Sayın Orhan Gorbon'un halen Türkiye temsilcisi oldukları şirkette var mıdır? Bu şirketin verdiği teklifin tutarı nedir? Söz konusu iş, bu şirketin teklifinin şüpheli görülmesi üzerine çok daha düşük bir fiyatla başka bir şirkete verilmiş midir? "
FENERBAHCE SPOR KÜLÜBÜ

İşte yapılan açıklama böyle.Sadece Şükrü Saraçoğlunun organizyona alınmayışından değil yapılan teknik hatalar , avataj ve dezavantaj bir arada değerlendirilemeyişinin getirdiği sorunlar seçilen illerin hangi kriterlere göre şeçildiğini vb. soruları sorgulamış yöneticiler.

Peki İnönü stadı yerine Saraçoğlu seçilemezmiydi.Bence yerinde bir karar olurdu.İnönü bulundugu yer bakımından guzel bir stad ama madem önemli olan kapasite ve stadın modernliği Şükrü saraçogluna gore kıyaslanmaz boyutta.
Sayın TFF başkanımız Mahmut Özgenere yöneltilen bi soruda ;
- "Neden İnönü ve Şükrü Saracoğlu Stadı'nı düşünmediniz?" şeklindeki sorusu üzerine de Özgener şu yanıtı verdi:

"Atatürk Olimpiyat Stadı revize edilecek statlarımız arasında yer alıyor. Mevcut haliyle kullanılmayacak, kapasitesi arttırılacak ve üstü de kapatılacak. Final için belli bir kapasitenin üzerinde olması gerekiyor. İnönü Stadı'nın kapasitesi final maçı oynanmasına yetmiyor. Şükrü Saracoğlu da önemli bir stadımız, ancak farklı kriterler ön planda olduğu için Seyrantepe'deki Türk Telekom Arena tercih edildi."

Bana göre gazeteci sorduğu sorunun cevabını alamamış ve geçiştirilmiştir.Bakalım 155 gün sonra görücez gönül ister ki turnuva bizim ulkemızde olsun(Eğer ev sahibi olursak finallere direk katılcaz yoksa elemelerde gene kansere olcaz ) ama ben pek umutlu değilim.

10 Aralık 2009 Perşembe

Mustafa Denizli


Rüştü, İbrahim Kaş, Sivok, Ferrari, İbrahim Üzülmez, Ekrem (Dk. 68 Nihat), Ernst, İbrahim Toraman, Fink (Dk. 77 Uğur), Tello (Dk. 87 Nobre), Bobo

Yukarıdaki isimler Beşiktaş'ın kazanmak zorunda olduğu maçta CSKA Moskova karşısındaki kadrosunu oluşturuyor. İlk onbire baktığınız zaman asli görevi hücum olan sadece 2 futbolcu var Tello ve Bobo. Hadi diyelim ilk yarı oyunu rölantide oynayıp ikinci yarıda bulacağı muhtemel bir golle maçı kazanmayı düşündü nam-ı diğer kahin. Peki o zaman 0-1 geriye düştükten sonra neden 68. dakikaya kadar oyuncu değişikliği yapmak için beklenildi? Ya da mağlup durumdayken neden oyuna Uğur İnceman girdi? İbrahim Kaş koca 90 dakika neden sahada kaldı da gol atmak zorundayken Tello çıktı Nobre girdi?

Bunların mantıklı bir izahının olması mümkün değil. Belki Beşiktaş hücumu kuvvetli bir takım değil. Belki gol atmakta zorlanıyor. Hadi ilk yarıyı 0-0 bitirmek istedi diyelim. Ama devreye mağlup giriyorsun ve maçı kazanmak zorundasın. Fakat yapılan değişikliklere bakıyorsun hiç bir şekilde risk almadı Mustafa Denizli. Peki nasıl kazanacaksın maçı? Hasbelkader atacağın bir golle mi?

Mustafa Denizli'ye büyük hoca diyorlar. Bana bir tane büyük hoca gösterin kazanmak zorunda olduğu maça iki hücum oyuncusuyla çıkmış olan. Bana bir tane hoca gösterin takımı mağlup durumdayken risk almadan maçı kazanmaya çalışan. Ya da bana deyin ki "Mustafa Denizli dün akşamki hamlelerini maçı kazanmak için yapmadı. Öyle bir amacı zaten yoktu."

1 Aralık 2009 Salı

Kangren...


Fenerbahçe son haftalarda iyi gitmiyor. Bana göre bunun başlıca sorumlusu futbolcuların sorumsuz hal ve hareketleri. Galatasaray maçına kadar bir bütünlük içinde hareket eden futbolcular o maçtan sonra sanki lig bitmiş gibi işi saldılar. İşin garibi bu kötü gidişe kimse dur demiyor ve Fenerbahçe gün geçtikçe daha kötü gidiyor.

Madem bu işte futbolcuları sorumlu tutuyoruz o halde biraz daha açık konuşalım ve isim verelim.

1-) Roberto Carlos: Geldiği günden bu yana takıma ciddi bir katkı sağlamadı. Hoş takım oyununa katkısı olsun diye mi getirildi yoksa “merchandising” dediğimiz zımbırtı için mi transfer edildi, o ayrı konu. Ancak gerçek olan bir şey var ki Fenerbahçe ve Fenerbahçe’nin hedefleri pek kendisinin umrunda değil. Sene başından beri envai çeşit yabancı medyaya transferi ile ilgili açıklamalar yapıyor ve Fenerbahçe’deki yetkili insanların bu açıklamalara karşın, sadece internet sitesinden “yalanlayıcı” nitelik taşıyan açıklamaları bu yaraya merhem olamıyor. Onun için artık bu “yalanlayıcı” nitelik taşıyan açıklamaların ötesine geçilmeli ve bu konuda somut adımlar atılmalı.

2-) Daniel Gonzalez Güiza: Güiza’ya da baktığınız zaman Carlos’tan pek farkı yok. O da burada mutlu değil ve o da Carlos gibi her fırsatta yabancı medyaya ayrılmak istediğini söylüyor. Takıma katkı sağlayamadığı gibi zarar da veriyor. Özellikle bu son haftalarda ayyuka çıktı. Beşiktaş maçı öncesinde antrenmanı terk etmesi aslında cezai yaptırım gerektiren bir hareket. Fakat bakıyorsunuz kimsenin bir şey yaptığı yok. Adam her fırsatta burada mutlu olmadığını belirtiyor nedir bu adamdaki ısrar anlamış değilim.

Fenerbahçe’de bu iki futbolcu kangren yaratıyor. Belki Carlos ve Güiza haricinde problemli başka adamlar da vardır. Mesela akla ilk Kazım geliyor değil mi? Ama o en azında Twitter hesabından Beşiktaş ile ilgili espri yapıyor. Belki yaptığı hoş değil ama en azından ilgili olduğu belli oluyor. Ama Carlos ve Güiza takımının başarısından çok kendilerini düşünüyor ve böyle olunca arkadaşlık ortamı tesis edilemiyor. Oysa başarı arkadaşlık ortamının sağlanmasıyla gelir. Aslında Daum’un sene başında bu ortamı sağlamak için faydalı girişimleri oldu. Fakat son günlerde ipin ucu kaçtı. Özellikle Galatasaray maçından sonra iş abartıya dönüştü ve şimdi görünmeyen bu sorunlar günyüzüne çıktı.

Aslında çözüm belli. Nasıl ki kangren hastalığında gerektiğinde ilgili uzuv kesiliyor burada da kangren yaratan oyuncuyu takımdan keseceksin. Üzerindeki formanın hakkını vermeyen, sorumlu olduğu insanlara karşı görevlerini yerine getirmeyen o adamlara gereken cezaları vereceksin. Böyle yapmadığın takdirde başarılı olman mümkün değil. Madem kimse Fenerbahçe’den büyük değildir. O zaman bunu lafta bırakma pratiğe geçir.