BİY

27 Şubat 2011 Pazar

7'de 7


Fenerbahçe geçen hafta kazandığı Beşiktaş maçından sonra bu hafta kendi sahasında son sıradaki Kasımpaşa'yı ağırladı. Bu tip maçların aslında kolay geçmesi beklenirken ligin zirvesindeki takımların bu tip maçlarda puan kaybetmesi sıkça rastlanan bir durumdur.

Fenerbahçe yine ideal 11'iyle sahadaydı ve yine maça hızlı başlayıp ilk dakikalarda atılacak bir golle skor avantajını erken yakalamanın peşindeydi. Ancak maçın başında Mehmet Topuz kale sahasında golü atamayınca Fenerbahçe bu fırsatı kaçırdı. Kasımpaşa'nın temel amacı ise ilk 30 dakikayı gol yemeden atlatıp Fenerbahçe baskısından kurtulabilmekti. Bunun içinde Dia'ya hiç boş alan bırakmadılar ve duran toplara da önlem almışlardı. Bu esnada kontradan atılacak bir gol de onlar için çok iyi olabilirdi. Fakat 33.dakikada ise Alex mükemmel bir frikik golüyle Fenerbahçe'yi 1-0 öne geçirdi. Ancak devrenin sonlarına doğru Fenerbahçe Kasımpaşa'ya bedavadan penaltı hediye edince işler tekrar zora girebilirdi ki Volkan penaltıyı kurtararak buna engel oldu.

2.yarı kontrollü başladı. 55.dakikada Dia farkı 2'ye çıkarınca Fenerbahçe de rahatladı. O dakikadan sonra da Fenerbahçe rakip kalede pek etkili olamadı. Kasımpaşa ise Azar Karadaş ve Keller ile 2 net pozisyon üretti ancak golü bulamadılar ve maç 2-0 Fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sona erdi.

Fenerbahçe sadece ligde yoluna devam ettiği için Aykut Kocaman rotasyon yapmıyor ve hep aynı 14 kişiyle oynuyor. Her hafta aynı oyuncuları değiştiriyor. Özellikle Dia oyundan çıktıktan sonra rakip yarı sahaya geçmekte Fenerbahçe çok zorlanıyor. Halbuki kenarda şans verilmesi gereken Stoch gibi bir oyuncu var. Bana göre Aykut Kocaman'ın bu tip maçların son 15-20 dakikasında Stoch'u kullanması herkes açısından faydalı.

Sonuç itibariyle Fenerbahçe bu maçta iyi oynamayarak ancak en az rakibi kadar mücadele ederek aradaki kalite farkını skora yansıttı. Fenerbahçe'de kaleci Volkan kurtardığı toplarla maçın adamı oldu diyebiliriz. Böyle soğuk bir havada ve çok az top gelen bir maçta konsantrasyon kaybı yaşamaması sevindirici. Kasımpaşa ise bu maçta ortaya koyduğu futbolla kolay kolay pes etmeyeceğini gösterdi. İleri ki haftalarda diğer takımların başına iş açabilirler.

24 Şubat 2011 Perşembe

Şampiyonlar Ligi 2.Tur 1/2 Çarşamba Maçları


Şampiyonlar Ligi'nde 2.tur ilk maçları dün akşam oynanan iki maçla tamamlandı. Diğer maçların çoğunda olduğu gibi bu maçlarda da deplasman takımları avantajlı skorlar elde ettiler.

Gecenin maçında Inter geçen sene finalde karşılaştığı Bayern'i ağırladı. Sezona Rafael Benitez'le başlayan ardından işler istediği gibi gitmeyince Leonardo'yu takımın başına getiren Inter bu kez rakibine diş geçiremedi.

Kendi sahasında oynamanın verdiği hisle Inter maça daha istekli başladı. İleri uçta oynayan oyuncularıyla önde basarak Bayern stoperlerinin top yapmasına engel olmaya çalıştılar. Bayern Münih ise hücum planını Robben ve Ribery'nin taşıdığı toplar üzerine kurmuştu. Ancak Ribery 90 dakika boyunca hayal kırıklığı yaratırken Robben'de de uzun zamandır oynamamanın vermiş olduğu form düşüklüğü hemen göze çarpıyordu.

Inter pozisyon üretmek konusunda istekliydi. Bayern Münih'te ise "Deplasmanda oynuyorum, önce gol yememeliyim." düşüncesi yoktu. Onlar da fırsatını bulduğunda kendi oyunlarını oynamaya çalıştılar. Badstuber ve Tymoshchuk'un stoper oynaması ise bir hayli garibime gitti doğrusu.

İlk yarıda her iki takım da karşılıklı pozisyonlar ürettiler ancak gole ulaşamadılar. Bayern Münih'in de bir topu direkten döndü. 2.yarıya ise iyi başlayan taraf Bayern Münih oldu. Robben'in sert şutunda direk bir kez daha gole izin vermezken, diğer kalede genç kaleci Thomas Kraft Inter'in gol ayaklarına geçit vermedi. Maçı izlerken Almanlar "Yeni Oliver Kahn'ı bulmuşlar." dedim. Maç böyle bitecek diye düşünmeye başladığımızda "Dünya'nın en iyi kalecisi" olarak lanse edilen Julio Cesar klasına yakışmayacak bir hata yaptı. Robben'in sert şutunda topu sektirince Gomez onun bu hatasından faydalandı ve takımına çeyrek finale çıkması için avantaj sağladı.

Diğer maçta ise Marsilya ile Manchester Utd. Fransa'da karşılaştılar. Manchester son iki sezondur Şampiyonlar Ligi'nde Türk takımları ile eşleştiğinden onların maçlarını yakından takip etme şansına bir çok defa sahip olduk. Manchester Utd. özellikle deplasman maçlarında önce sağlam savunma yaparak gol yememeye çalışan bir takım. Olursa atacağı bir gol çok iyi olur elbette ama atamazsa bunu fazla dert etmeden evinde alacağı bir galibiyetle işi bitirmenin peşinde oluyorlar. Dün gece de Fransa'da bu stratejilerini başarılı bir biçimde uyguladılar. Marsilya maç boyunca etkili olmaya, tempo yapmaya çalışsa da Manchester kalesinde fazla pozisyon bulamadı. Manchester Utd. ise Nani'yi kullanarak pozisyonlar üretmeye çalıştı ama öncelik gol yememe üzerine kuruluydu ve bunu başardılar. Böylece 2.maçta alacakları herhangi bir galibiyetle çeyrek finale çıkan taraf olacaklar. Ancak gollü beraberliklerin Marsilya'ya yaraması Marsilya için ciddi bir umut ışığı olacaktır.

Böylece Şampiyonlar Ligi'nde 2.turun ilk maçları tamamlandı. 2. maçlar 8-9 Mart ve 15-16 Mart tarihlerinde oynanacak ve çeyrek finalistler belli olacak.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi 2.Tur 1/2 Salı Maçları


Şampiyonlar Ligi'nde dün akşam Real Madrid belalısı O.Lyon'a Chelsea ise Kopenhag'a konuk oldu. Bu maçlar sonucunda deplasman takımları kendi evlerine avantajlı skorlarla döndüler.

Artık geleneksel hale gelen O.Lyon-Real Madrid eşleşmesinde bu kez işler farklıydı. Her ne kadar Real Madrid'in O.Lyon'a karşı henüz galibiyeti olmasa da ve bu maça kadar deplasmanda golü bile olmasa da başındaki teknik direktörden dolayı artık şeytanın bacağını kırması bekleniyordu. Dün akşam Real Madrid bunu başaramasa da en azından şeytanın ayağını burkmayı başardı.

Maçın ilk yarısında etkili olan taraf Lyon'du. Ancak Real Madrid 1-2 pozisyon dışında kalesinde çok büyük tehlikeler yaşamadı. Lyon eski gücünde olsa yine Real Madrid'in başına çorap örebilirdi. Ancak Lyon eski gücünde olmadığı gibi Real Madrid de bu sefer daha dikkatliydi.

2.yarıda oyuna ağırlığını koyan taraf Real Madrid oldu. Cristiano Ronaldo'nun serbest vuruşu 2.yarının hemen başında direkten döndü. Ardından bir duran top organizasyonu sonrası Sergio Ramos da direğe takıldı. Oynadığı süre boyunca pek ortalarda gözükmeyen Adebayor'un yerine oyuna giren Benzema oyuna girdikten hemen sonra golü atarak takımını öne geçirdi. Real Madrid rövanş için bu golle ciddi bir avantaj elde etmişti ki bir duran top sonrası ceza sahasında boş kalan Gomis, Real Madrid savunmasının bu hatasını affetmeyerek Real Madrid'e bir kez daha galibiyet şansı tanımadı. Kalan dakikalarda başka gol olmayınca maç 1-1'lik eşitlikle sonuçlandı.

Diğer maçta ise sezona iyi başlayan fakat daha sonra yaşanan sakatlıklardan dolayı düşüşe geçen, bir türlü toparlanamayan ve sıkıntılı günler yaşayan Chelsea, Şampiyonlar Ligi'nin bu sezonki sürpriz ekibi Kopenhag'a konuk oldu. Bu maç Chelsea için beklenenden çok daha kolay geçti. Fernando Torres'i durdurmayı başaran Kopenhag Anelka'ya engel olamadı. Anelka attığı 2 golle takımının çeyrek final kapısını ardına kadar aralamasını sağladı.


Bu sonuçlarla Real Madrid ve Chelsea avantajlı skorlarla evlerine döndüler. Chelsea'nin çeyrek finale çıkması hemen hemen garanti gibi. Real Madrid ise 0-0'da tur atlamanın avantajını kullanarak galip gelmeye çalışacaktır diye tahmin ediyorum.

Şampiyonlar Ligi'nde bu akşam oynanacak olan Marsilya-Manchester United ve geçen seneki finalin rövanşı niteliğindeki Inter-Bayern Münih maçlarıyla 2.turun ilk maçları tamamlanacak.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Ferrari Sağolsun


4-3'lük maçtan sonra son yılların en zevkli geçen Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi dün akşam İnönü'de sahnelendi. Her 2 takımın da farkı yakalayabileceği maçta son gülen taraf maç fazlasıyla liderliğe yükselen Fenerbahçe oldu.

Fenerbahçe ideal 11'iyle sahaya çıkarken Beşiktaş uzun zamandır oynamayan Rüştü ve uzun bir aradan sonra ilk kez Dinamo Kiev maçında oynayan Ferrari ile oyuna başladı. Yabancı kontenjanına takıldığı için de Hilbert'in yerine Ekrem Dağ oynadı.

Fenerbahçe ilk yarım saatte Beşiktaş'a orta sahada üstünlük kurdu. Maç sanki İnönü'de değil de Kadıköy'de oynanıyordu. Özellikle Dia'nın sol taraftan getirdiği toplar Beşiktaş kalesinde çok ciddi tehlikeler yarattı. 5.dakikada Alex'in ortasında Necip'in ters kafa vuruşu Fenerbahçe'yi 1-0 öne geçirdi. Golden sonra Fenerbahçe Emre, Niang ve Dia ile tehlikeler yarattı. Dia'nın direkten dönen vuruşu maçın ilk kırılma anıydı.

Fenerbahçe maça hızlı başladığından 30.dakikadan sonra yorgunluk başladı ve üstünlük Beşiktaş'a geçti. O dakikaya kadar sadece Quaresma'nın kişisel çabalarıyla pozisyon üretmeye çalışan Beşiktaş organize ataklar geliştirmeye başladı. Fenerbahçe pas yapamaz duruma geldi. İlk hedef ilk yarıyı gol yemeden tamamlayabilmekti. Ancak 43.dakikada az adamla yakalanan Fenerbahçe savunması Ekrem'i durduramadı. O da kendisinden beklenmeyecek derecede mükemmel bir vuruşla skoru eşitledi. Bu gol öyle kritik bir dakikada geldi ki Beşiktaş devre arasına müthiş moralli girmiş oldu.

Ekrem'in attığı golün etkisiyle Beşiktaş 2.yarıya çok hızlı başladı. Simao'nun serbest vuruşu sonrası baraja çarpan top İbrahim Toraman'ın önünde kalınca Beşiktaş 2-1 öne geçti. Golden sonra seyirci desteğini de arkasına alan Beşiktaş ve neye uğradığnı şaşırmış bir Fenerbahçe vardı. Arka arkaya tehlikeli pozisyonlar yaşandı Fenerbahçe kalesinde. 60.dakikada maçın 2.kırılma anı yaşandı ve Almeida Volkan'la karşı karşıya kaldığı pozisyonda golü atamadı. Ardından maçın başından beri boğuşan Ferrari ile Lugano arasında geçen pozisyonda Ferrari Lugano'ya dirsek atınca hem penaltıya sebep oldu hem de kırmızı kart görerek takımını eksik bıraktı. Bu pozisyon maçın 3.kırılma anıydı. Alex'in penaltıdan attığı golle Fenerbahçe skoru 2-2'ye getirdi. Herşey Beşiktaş lehine giderken oyundan atılırken alkışlanan Ferrari sayesinde Fenerbahçe lehine döndü. Yedekler arasına stoper almayan Schuster Necip-Aurelio değişikliğini yaparak Aurelio'yu stopere çekti. Ancak artık kontrol Fenerbahçe'deydi Alex 2 gol daha atarak Fenerbahçe'ye şampiyonluk yarışında çok kritik 3 puan kazandırdı.

Ömer Üründül'ün de dediği gibi futbol çok enteresan bir oyun. Dün akşam maç izlerken ilk yarım saat "hahaha hihihiyle" geçti. Daha sonra 30-60 arası yüzler asıldı moraller bozuldu. 60'tan sonra Ferrari'nin atılmasıyla tekrar yüzler gülmeye başladı.

Bu maç için taktiksel analizlerde bulunmak gerçekten çok zor. Çünkü Beşiktaş bu oyuncuları transfer ettiyse kullanmak zorunda ve bu oyuncularla bu futboldan başka bir seçeneği yok bana göre Schuster'in. Fenerbahçe ise tıpkı geçen seneki gibi kazanmaya yönelik bir futbol oynamaya başladı. Fakat geçen seneden farklı olarak Güiza yerine Niang gibi bu sisteme daha uygun bir oyuncunun yanı sıra solda da Dia gibi süratli ve takımın rakip yarı sahaya geçmesini sağlayan bir kanat oyuncusu var. Bu yüzden geçen seneye nazaran daha iyi işleyen bir oyun planı var.

Schuster'i eleştirebileceğimiz tek nokta yedekler arasına bir stoper almamasıydı. Bunun aynısı Aykut Kocaman Kayseri'de yapmış Yobo sakatlandıktan sonra Selçuk'un stoper oynamasıyla savunma çökmüştü. Kullanmadığı Fernandes'in yerine Sivok'u kadroya almalıydı Schuster.

Cüneyt Çakır bana göre iyi maç yönetti. Artık kartlarını biraz daha idareli kullanıyor. Eskiden olsa Ekrem Dağ ilk 15 dakikayı göremezdi. Gökhan Gönül de 82.dakikada kırmızı kart görebilirdi. Ancak özellikle bu tip maçlarda kolay kart çıkması durumunda işler kontrolden çıkıyor. Cüneyt Çakır ise maçın kontrolünü kaybetmedi. Bana göre skora etki eden bir hata yapmadı.

Fenerbahçe'nin 2.yarıdaki fikstürüne baktığımız zaman kağıt üzerindeki en zor maçı Beşiktaş maçı olarak gözüküyordu. Fenerbahçe bu maçta çok önemli 3 puan alarak şampiyonluk yarışında çok daha iddialı konuma geldi. Beşiktaş'ın ise ligden Avrupa Kupalarına katılma şansı çok azaldı. Artık Türkiye Kupası'nı alarak seneye Avrupa'ya katılmanın hesaplarını yapmaları gerekiyor.