BİY

27 Ağustos 2010 Cuma

Beşiktaş'ın Avrupa Ligi'ndeki Rakipleri


Beşiktaş Uefa Avrupa Ligi'nde Porto. CSKA Sofya ve Rapid Wien ile eşleşti. Bu grupta Beşiktaş'a rakip olabilecek tek takım Porto. Keza Porto'ya da Beşiktaş. Onun dışında hem CSKA Sofya hem de Rapid Wien Beşiktaş'ın içeride dışarıda yenmesi gereken takımlar. Bana göre Beşiktaş'ın bu grupta asgari 11 puan alması gerekir. Bunun altı Beşiktaş için başarı değildir.

Bursaspor'un Rakipleri ve Şampiyonlar Ligi Kuraları


Dün çekilen kuralar sonucu 2010-2011 sezonu Şampiyonlar Ligi grupları belli oldu ve Bursaspor Manchester United, Valencia ve Glasgow Rangers'la beraber C Grubu'nda yer aldı. Kura için orta şekerli demek doğru olacaktır. Ne çok zor ne de çok kolay bir grup. Manchester'ı zaten biliyoruz ne olduğunu anlatmaya gerek yok. Grubun açık ara favorisi konumundalar. Valencia önemli bir takım ama bu yaz çok önemli oyuncularını ekonomik nedenlerden dolayı satmak zorunda kaldılar. Ama yine de güçlü bir takım. Glasgow Rangers ise İskoçya'yı temsil ediyor. Saygı duyulacak ancak çok da fazla büyütülecek bir takım değil. Bursaspor'un Rangers'ı geçme ihtimali olabilir. Ancak Rangers-MANU maçı burada önemli rol oynuyor.

Bursaspor bana göre bu gruptan azami 4 çok zorlarsan 5 puan çıkartır. O da 3.lük için yeterli olmayabilir. Valencia'nın bu sezon nasıl bir sezon geçireceği de bu grubu çok etkileyecek.

A Grubu'nda ise Inter lider olacaktır. Tottenham ve Werder Bremen'in 2.lik şansları eşit. Onları da Hollanda şampiyonu Twente zorlayacaktır. Twente bu takımlara dahil olursa 2.lik mücadelesi çok çekişmeli olur bu grupta.

B Grubu saçmasapan bir grup oldu. Geçen sene de G Grubu böyle olmuştu. Lyon'un 1. torbada olmasından dolayı bu grup çok zayıf kaldı. Lyon grubun favorisi konumunda ama Schalke veya Benfica bile grubu lider bitirebilir. İleri ki turların bile dengesini bozabilecek bir grup oldu burası. Hapoel'in pek şansı yok.

D Grubu'nda Barcelona liderliği rahat alacaktır. Benim 2.lik için favorim ise Rubin Kazan. Geçen sene Barcelona'ya iki maçta da kaybetmemişlerdi hatta Nou Camp'ta kazanmışlardı. Panathinaikos ve Kopenhag'ı geçecek güçleri var.

E Grubu'nun favorisi geçen senenin finalisti Bayern Münih. Sonra da Roma tabi ki. Cluj ilk kez Şampiyonlar Ligi'ne katıldığından sürpriz sonuçlar almıştı. Ama yanlş hatırlamıyorsam yine de grubunda sonuncu olmuştu. Belki sürpriz yapıp Basel'i geçerler.

F Grubu'nda ise Chelsea ve Marsilya öne çıkıyor. Chelsea Premier Lig'e fırtına gibi başladı. Gelene geçene 6 atıyorlar. Bu sene Wembley'e çıkan takımlardan biri Chelsea olabilir. Ayrıca artık bu kupayı kazanmanın zamanı gelmiş durumda. Chelsea'nin ardından Marsilya gruptan çıkma konusunda avantajlı. Spartak Moskova'yı pek bilmiyorum. Belki Marsilya'yı zorlayabilirler.

G Grubu ise ölüm grubu olarak lanse ediliyor. 3 tane Avrupa Şampiyonu olmuş takım bu grupta toplandı. Ajax, Milan ve Real Madrid. Formalarının sol tarafında bulunan yapıştırmalarda yazan şampiyonluk sayılarını topladığınızda 20 ediyor. Grubun favorisi ise Real Madrid. Gruptan lider çıkacaklardır diye tahmin ediyorum. Milan'ın Real Madrid'e ters gelme durumu var ama Jose Mourinho Inter'de görev yaptığı zamanlardan Milan'ı iyi tanıyor. Böyle bir sürprize izin vermeyecektir. Milan ise 2.lik için öne çıkan takım. Her geçen sene daha da zayıflıyorlar ama söz konusu Şampiyonlar ligi olduğunda Milan başka bir takım oluyor. O yüzden 2.lik için Milan'ı önde görüyorum. Ajax ise Milan'ı zorlamaya çalışacaktır ama bunu ne kadar becerebilirler göreceğiz. Auxerre ise çok kötü bir kura çekti. Ama 3.lük için şansları var.

H Grubu'nda favori takım Arsenal. Ondan sonra Shaktar öne çıkıyor. Braga ise enteresan bir takım. Sevilla'yı iki maçta da yenip gruplara kaldılar. Neler yapacaklarını merakla bekliyorum. Partizan ise eski Partizan değil. İçerideki maçlarda toplayacakları puanlarla bir şeyler kovalayacaklardır.

Fenerbahçe 1-1 PAOK


Söz vermiştim aslında kendime izlemeyecektim Fenerbahçe'nin maçlarını. Ama arkadaş ısrar etti işte "Gel izleyelim." diye. Yoksa ben biliyorum başıma gelecekleri. Bunca yıllık Fenerbahçeliyiz normaldir. Adamı kanser eder bunlar.

Aslında dün Fenerbahçe için kötü oynadı demek de haksızlık olur bence. Çünkü 1-0 öne geçtikten sonra ikinci golü atabileceği pozisyonları da buldu Fenerbahçe ama değerlendiremedi işte. Sonra uzatmalarda yenilen saçma sapan bir gol ve Avrupa'ya veda.

Fenerbahçe geçen sene Daum'la sonuca yönelik bir futbol oynuyordu ve istediği sonucu birçok maçta alıyordu. Fakat bu sene Aykut Kocaman'ın sistem oturtma çabası sancılı geçiyor. Kapanan sağlam takımlara karşı Fenerbahçe zorlanıyor. Dün akşam da özellikle ilk yarıda böyle oldu. Fenerbahçe maça istekli başlasa da rakibin sert futbolu her pozisyonda yaptıkları sakatlık numaraları ve hakemin bunlara prim tanıması Fenerbahçe'yi durdurdu ve koca bir ilk yarı heba oldu.

Fenerbahçe ikinci yarının başında gol atıp rakibi baskı altına almalıydı ve bunu başardı. Golden sonra da Fenerbahçe'nin baskısı devam etti ancak Emre-Selçuk değişikliğinin yapılmasından sonra Fenerbahçe hücumdaki etkinliğini kaybetti. Emre'nin yerine oyuna giren Selçuk ne Emre kadar pres yapabildi ne de o kadar iyi top kullanabildi. En azından Selçuk yerine Özer oyuna girse top kullanma becerisi daha yüksek olan bir oyuncu olduğundan daha faydalı olabilirdi. Tabi bu arada PAOK da boş durmadı zaman zaman kontraataklarla Fenerbahçe kalesinde tehlikeli oldu.

Uzatmaların 102.dakikasında PAOK Fenerbahçe stoperlerinin arka arkaya yaptığı hataları iyi değerlendirip beraberlik golünü bulunca artık Fenerbahçe için Avrupa defterinin kapanmasına 18 dakika kalmıştı. Nitekim Fenerbahçe ihtiyaç duyduğu golü bulamadı ve bırakın Şubat'ı, Mart'ı Eylül'ü bile göremeden Avrupa'ya veda etti.

Bence böylesi Fenerbahçe için daha hayırlı oldu. Çünkü 3. veya 4. torbadan biraz sağlam taş gibi bir takım geldiğinde Fenerbahçe yine zorlanacak belki gruptan bile çıkamayacaktı. Boşu boşuna fazladan 6 maç yapmaya sıkışık fikstürlere haftada 2-3 maç yapmaya gerek yok. Böyle iyi her hafta tek maç. Rahat rahat gider.

24 Ağustos 2010 Salı

Aurelio Beşiktaş'ta


Transferin flaş takımı Beşiktaş Real Betis'ten milli futbolcu Mehmet Aurelio'yu kadrosuna kattı. Öncelikle hiç gündemde olmayan bir transferdi ve sürpriz olduğunu belirtmek gerekir. Aurelio'yu Trabzonspor ve Fenerbahçe'den biliyoruz ama daha çok Fenerbahçe'de oynadığı başarılı futbolla iz bırakmış bir oyuncu. Fenerbahçe'de oynadığı yıllarda neredeyse kötü oynadığı maç yoktu ve birçok maçta da adeta iki kişilik oyun oynamışlığı vakidir. Ancak Real Betis'e gittikten sonra yaşadığı sakatlığa da bağlı olarak performansı eskisi gibi olmadı. Ayrıca 33 yaşındaki bir oyuncudan Fenerbahçe'deki oyununu beklemek ne kadar doğru olur bilemiyorum.

Tabi yerli statüsünde oynayacak olması Türkiye'yi bilen ligi bilen bir oyuncu olması Beşiktaş için çok büyük bir avantaj. Eğer bildiğimiz Aurelio gibi oynamayı başarırsa Beşiktaş İBB maçından verdiği pozisyonları vermeyecektir. Verse bile o kadar fazla sayıda olmayacaktır. Öte yandan eski Fenerbahçeli bir oyuncu olması durumu da bazı Beşiktaş taraftarını rahatsız edebilir. Özellikle Ricardinho ile maçtan sonra ettiği kavga birçok Beşiktaş taraftarında sıkıntı yaratacaktır. Beşiktaş yönetimi bir aşı yaptı ama aşı tutacak mı, zaman gösterecek.

Trabzonspor 3-2 Fenerbahçe


Öncelikle çok zevkli bir maç olduğu için iki takıma da teşekkür etmek gerekir. Gerçekten oturup izlenecek maçtı. Belki goller kişisel becerilerden çok kişisel hatalardan kaynaklandı ama seyir zevki yüksek bir maç izledik.

Adettendir genelde böyle maçların değerlendirilmesine Fenerbahçe ile başlanır ama biz kazanan tarafla başlayalım. Trabzonspor Bursaspor ile oynadığı Süper Kupa maçında lige en hazır takım olduğunu göstermişti. Fenerbahçe ise son yıllarda Trabzonspor'u Trabzon'da birçok defa yenmesine rağmen birtakım sorunlar yaşadığından dolayı maçın favorisi Trabzonspor'du. Nitekim Trabzonspor da ilk yarıda çok iyi bir oyun ortaya koyamamasına rağmen Fenerbahçe'nin bu zaaflarından faydalanarak 3 gol bulmayı başardı. Ancak şu gerçeği de kabul etmek gerekir ki Fenerbahçe kadro kalitesi olarak Trabzonspor'a göre daha iyi ve bu sebeptendir ki ilk yarıda maçı 3-2'ye getirmeyi başardı hatta 3-3 olabilecek pozisyonları da buldu. Trabzonspor şu anda ligin en iyi takımı olabilir ama abartıldığı kadar da iyi değil bana göre. Bugün biraz eli ayağı düzgün bir Fenerbahçe olsaydı bu maçı kaybetmezdi.

Aykut Kocaman ise sürpriz bir ilk onbir tercih etti. Alex ve Stoch'u kenarda oturtup Semih ve Özer'i kullanmayı tercih etti. Aslına bakarsanız bu tercihler çok da yanlış değildi. Çünkü hem Alex hem Stoch takım savunmasına yardım eden oyuncular değiller ve Avni Aker'de Trabzonspor'a orta sahayı tamamen teslim etmek intihar olabilirdi. Ayrıca maçtan sonra PAOK maçını düşünerek bu iki oyuncuyu ilk onbirde oynatmadığını söyledi ki bu da akla uygun gibi durmuyor değil. Ancak Aykut Kocaman'ın hesaba katmadığı şey ise Andre Santos ve Cristian'ın performansları oldu. İkisi de adeta "yokları" oynadılar. Forma verirken adaleti sağlamak sadece Semih'i oynatmakla olmaz. Cristian ve Andre Santos'un bu sene iyi oynadıkları tek maç Galatasaray'a karşı oynanan hazırlık maçı. O maç dışında ikisi de oynadıkları maçlarda sahada yoklar. Bugün Santos'un yerine Caner'i oynatsa bana göre bundan daha kötü olmazdı. Bugün Yattara'nın karşısında olması gereken tüm pozisyonlarda onun yerine Bilica veya Lugano bire bir kaldı ki bunların birisi gol oldu. Keza Cristian'ın yerine de Selçuk'u kullanmak gerekirdi. Selçuk zaman zaman tribünlerin protestosuna maruz kalmış bir oyuncu ancak artık Fenerbahçe'de 8. sezonunu oynuyor ve son birkaç senedir de oynadığı maçlarda belli bir istikrarı var. Sahaya sürdüğünüz zaman üç aşağı beş yukarı ne oynayacağını bilirsiniz. Ancak Cristian Fenerbahçe'de oynayacak bir yabancı oyuncu değil. Boşu boşuna yabancı kontenjanını doldurmaktan başka bir işe yaradığı yok.

39.dakikada Semih sakatlanınca Aykut Kocaman Stoch hamlesini kullandı. Zaten orta sahada dönen topları almaya başlayan Fenerbahçe Stoch'la etkili oldu ve Stoch'un asistinde Mehmet Topuz farkı bire indirdi. Fenerbahçe maçı 3-3 yapacak pozisyonlar da buldu ancak golü yapamadı.

İkinci yarı başlarken Şenol Güneş Aykut Kocaman'ın Stoch hamlesine Umut'la karşılık verdi ve Colman biraz daha orta sahaya kaydı. Böylecek Trabzonspor orta sahayı yeniden ele geçirdi Stoch etkisiz kalmaya başladı. Buna Cristian'ın da kötü futbolu da eklenince Trabzonspor kanatlara atılan çapraz toplarla çok önemli pozisyonlara girmeye başladı. İkinci yarının ilk on dakikasında üç net gol pozisyonu bulmalarına rağmen kaleci Mert'i geçemediler ve Mert Günok da kurtardığı pozisyonlar ve penaltıyla takımını maça ortak etmeyi başardı. Aykut Kocaman ise Selçuk'u oyuna alarak orta sahayı kuvvetlendirdi ama oyundan çıkarılması gereken oyuncu Mehmet Topuz yerine Özer Hurmacı olabilirdi. 75'te ise geç kalınmış Alex hamlesi geldi. Fenerbahçe zaman zaman pozisyonlara da girdi ama o saatten sonra Trabzonspor'un maçı vermesi pek kolay değildi.

Trabzonspor iyi takım ama bir kısım futbol yorumcusunun anlattığı gibi muhteşem bir takım değil. Biraz eli ayağı düzgün ve kadrosu Trabzonspor'dan daha kaliteli olan bir takım Trabzonspor'u yener. Ancak bu yoklukta ligin bana göre en önemli şampiyonluk adayı onlar.

Fenerbahçe ise adam olur, olmaz değil. Ancak iş doğru oyuncuları kullanmaktan geçiyor. Ayrıca Stoch ve Dia'nın kanatlarda oynadıkları zamanlarda mutlaka savunmaya yardım etmeleri şart. Artık futbolda savunmaya yardım etmeme diye bir şey kalmadı. Bunun en güzel örneği de Dirk Kuyt'tır. Hiç beğendiğim bir futbolcu değil ama Feyenoord'da forvet oynarken Liverpool'da sağ kanatta oynamaya başladı. Hem savunmasına yardımcı oluyor hem ceza sahasına girip goller atıyor. Gerçek bir profesyonel. Yine Rooney'i de buna örnek olarak gösterebiliriz. Bu oyuncular eğer bunları yapıyorsa Aykut Kocaman Stoch ve Dia'dan bunları istemek zorunda.

Son olarak Niang Fenerbahçe'ye yararlı olacak gibi duruyor. Takıma alışıp goller atmaya başladığı zaman daha faydalı olacaktır. Ancak çözülmesi gereken başka problemler var. Bunlar halledilmediği sürece Fenerbahçe'den "cacık" olmaz.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Mesut Özil'i Sahiplenmek


Mesut Özil Real Madrid'e transfer olarak futbolculuk kariyeri için müthiş bir iş başardı. Ayrıca Real Madrid'de oynayacak olan ilk Türk futbolcusu da olacak. Ama bunun benim açımdan fazla bir önemi yok çünkü Mesut'un orada oynamasının Türk futboluna en ufak bir faydası olmayacaktır. Benim için bu transferin Angel Di Maria transferinden hiçbir farkı yok. Ancak medya için öyle değil. Bir Mesut Özil'i sahiplenmedir almış başını gidiyor.

Mesut Özil Alman milli takımını tercih ettiğinde neredeyse umursanmaz olmuştu. Ancak Almanya'nın Dünya Kupası kadrosuna girmesi ve Ballack'ın sakatlanmasıyla birlikte ilk onbir yolu kendisine açılınca medyada "Mesut Özil'i sahiplenme" modası başladı. Çok iyi hatırlıyorum Almanya-İspanya yarı finalinde maç başlamadan önce koridorda kameraman Mesut'u ekrana getirdi. Maçın spikeri Levent Özçelik de "İşte futbolcumuz Mesut Özil." gibi bir cümle kurdu. Yahu nerden senin futbolcun oluyor? Sen yetiştirmemişsin, senin kulüplerinden birinde oynamıyor ve Alman milli takımını tercih etmiş. Futbol açısından senle ne alakası var da futbolcumuz diyorsun?

Mesut Özil Real Madrid'e gitti spor sayfası en kıytırık gazete bile transferi manşet yapmış. NTV Spor'da alt yazı geçiyor. Neymiş efendim Jose Mourinho ilk onbirde denemiş. Yahu ilk onbir oynatsa bize ne faydası var, kadroya almasa ne zararı var? Siz zannediyor musunuz ki Mesut buradaki Türk futbolcusunun önünü açacak. Aksine gurbetçi futbolcuların Almanya'yı tercih etmesi kolaylaşacak. Adamın sırf ismi Türk diye biz de havalara giriyoruz.

Son olarak yanlış anlamaların önüne geçeyim. Kesinlikle Mesut Özil'i tercihlerinden ötürü yargılamıyorum. Sonuçta ona futbolculuk eğitimini Almanya verdi. Bugün Real Madrid'e transfer olduysa orada aldığı altyapı eğitimi sayesinde ve Dünya Kupası'nda performansı sayesinde transfer oldu. Ayrıca Almanya'yı değil de bizi seçmiş olsaydı iddia ediyorum bırakın Real Madrid'e transfer olmayı milli takımda oynayamazdı. Mesut zamanında Almanya'yı seçtiğinde "Kaçan balık büyük olur." diye bir yazı yazmıştım. Bu transfer balığın ne kadar büyük olduğunu gözler önüne sermiş oldu.

15 Ağustos 2010 Pazar

Mamadou Niang Fenerbahçe'de


Fenerbahçe haftalardır uğraştığı santrafor transferini dün akşam itibariyle sonlandırarak Niang'ı kadrosuna kattı. Böylece Aykut Kocaman'ı da işin içine katarsak Fenerbahçe futbol takımı 6 adet gol kralı barındırmış oluyor.

Fenerbahçe Nobre'nin takımdan ayrılmasından sonra bir türlü sistemine uygun bir golcü transfer edemedi. Kadroda Semih vardı ama o da hiçbir zaman teknik direktörlerin ilk tercihi olamadı. Şimdi Fenerbahçe Niang'ı transfer ederek aradığı golcü tipini takıma kazandırmış oldu. Elbette bunlar Niang kesin başarılı olur, iş yapar anlamına gelmez. Ancak Fenerbahçe'nin doğru bir oyuncu aldığını söyleyebiliriz. 31 yaşında değil de biraz daha genç olsa elbette daha iyi olurdu.

Tabi medyada sürekli dile getirilen "Daha önce de gol kralı olan futbolcular geldi, Fenerbahçe'nin yarasına merhem olamadı, Fenerbahçe'nin sorunu santrofor sorunu değil." söylemine kesinlikle katılmıyorum. Öncelikle Kezman kariyeri düşüşteyken geldi ve Fenerbahçe'nin sistemine uyan bir futbolcu değildi. Keza Güiza da golcülük açısından bakıldığından sadece bir sezon anormal bir sıçrama yapmış ve yine Fenerbahçe'nin sistemine uyan bir isim değildi. Oysa Niang hem Fenerbahçe'nin sistemine uyabilecek bir isim hem de istikrarlı.

Fenerbahçe Niang'ı transfer etti ama Young Boys'la oynanan maçlar gösterdi ki öncelikle Fenerbahçe'nin halletmesi gereken başka sorunlar var. Yoksa değil Niang Drogba'yı alsanız değişen bir şey olmaz. Bu sorunlar çözülmediği müddetçe Fenerbahçe'nin başarılı bir sezon geçirmesi mümkün olamaz.

6 Ağustos 2010 Cuma

Lokum Gibi Kura


Fenerbahçe Uefa Avrupa Ligi Play-off turunda Yunanistan'ın PAOK takımıyla eşleşerek kendisi için çok hayırlı bir iş becermiş oldu. Çünkü muhtemel rakipler arasında Fenerbahçe'yi sıkıntıya sokma ihtimali en yüksek olan takım PAOK'tu. Hem bir Yunanistan takımı olması hem de Fenerbahçe gibi Şampiyonlar Ligi'nden gelmiş olması ve Ajax'la başa baş mücadele etmiş bir takım olmasından dolayı PAOK Fenerbahçe için en uygun rakipti. Fenerbahçe'nin durumu gözönüne alındığında Avrupa kupalarında bu takımın bir halt beceremeyeceği belli olduğundan yol yakınken dönmek için PAOK çok önemli bir fırsat. Böylece Eylül'ü bile göremeden Fenerbahçe Avrupa defterini kapatmış olur ve ligin 3.haftasından itibaren lige konsantre olma şansı yakalar. Ancak sadece konsantre olur başka bir şey olmaz bu takımdan.

Trabzonspor en zor kurayı çeken takım oldu. Galatasaray ve Beşiktaş ise kendilerine göre kuvvetsiz denilebilecek takımlarla eşleştiler ama yine de dikkatli olmak lazım. Methallist Kharkiv'i unutmamalı!

5 Ağustos 2010 Perşembe

Sorumsuzlar Mangası


Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri gözönüne alındığında sanırım dün akşam sahada Fenerbahçe formasıyla dolaşanlara "sorumsuz" demek başımıza bir bela açmayacaktır. Aslında çok daha ağır ifadeleri hakediyorlar ama memlekette kanun var nizam var.

Dün akşam Fenerbahçe tarihinin en kötü futbollarından birini oynadı diyeceğim ama dün akşam Fenerbahçe kötü futbol oynadı demek Fenerbahçe'ye iltifat olur. Elbette bir takım her maç iyi oynayamaz. Ama bir takım kötü mücadele edemez, kötü koşamaz. Ancak dün akşamki Fenerbahçe kötü mücadele etti, kötü koştu.

Andre Santos diye bir adam var sahada. Psikolojik olarak ölmüş farkında değil. Canlı cenazeden hiçbir farkı yok. Bekir dediğin adam sağ bek oynuyor. Bir insan her pozisyonda geçilir mi arkadaş? Bir tane de topu kazan be! Cristian zaten ne iş yapar belli değil. Bir de 90 dakika oyunda kaldı. Aykut Kocaman forveti çiftlerken Semih'i onun yerine alsa sanki Fenerbahçe orta sahada çok sıkıntı yaşardı. Stoch iyi dedik, yetenekli dedik. Sarı kartı var hakemi aldatmaya yelteniyor atılıyor. Fenerbahçe son 3 maçında 3 kırmızı hepsi de sorumsuzluktan dolayı. Alex desen ortalarda yok. Gökhan Ünal'ın Semih'ten ne fazlası da var onun yerine oynuyor anlamış değilim. Hadi Kezman'a Güiza'ya bir ton para ödenmişti onlar oynuyordu, peki Gökhan Ünal nasıl Semih'i keser? Adam son 10 dakika oynadı 2 tane pozisyona girdi.

İlk maçta suni çim dedik, takımın eksikleri var dedik, rakip daha hazır dedik ama gördük Fenerbahçe hiç hazır değil. Fizik olarak son derece yetersizler. Takımda organizasyon yok, taktik disiplin yok, yardımlaşma yok, iki pas yapamıyorlar hasbelkader topu alan ileriye uzun oluyor ileride de Gökhan Ünal var. Koskoca Fenerbahçe ona kalmış. Savunma yapamıyorlar hücum edemiyorlar. Hiçbir şeyi beceremiyorlar. Takımda bir tane bile olumlu bir şey yok. Böyle olunca da bu tip sonuçlar kaçınılmaz oluyor.

Dia için de kötü bir maç oldu. İlk maçında böyle bir olay yaşadı. Onu değerlendirecek olursak güçlü kuvvetli süratli oyuncu. Takım kendine gelirse takıma faydası olacaktır.

Eğer Fenerbahçe ilk maçtaki gibi şanslı olsaydı dün akşam turu geçecekti ve büyük ihtimalle bir sonraki turda elenip Uefa Avrupa Ligi'ne kalacaktı. Bu da en azından ilk yarının sonuna kadar haftaiçi de maçlar yapılması anlamına gelecekti takımın durumu gözönüne alındığında bu hiç de iyi olmazdı. Ümit ediyorum ki Fenerbahçe Avrupa Ligi Play-off'unda da elensin de haftaiçi maçlar oynamasın. Çünkü bu takım değil 3 kulvarı bir maçı bile kaldıracak durumda değil.

Fenerbahçe'ye Azizsilin mi yapılır yoksa Aykutbiyotik mi yapılır bilmem. ama bir şeylerin yapılması bir şeylerin değiştirilmesi şart bu böyle gitmez. Bu belki profesyonelce bir davranış olmayabilir ama profesyonellik, profesyonelce davranana, işini ciddiye alana, sorumluluk duygusu taşıyanlara gösterilir. Herkese hakettiği gibi davranacaksın. Çünkü ne ekersen onu biçersin.