BİY

24 Nisan 2009 Cuma

Avrupa'ya Futbolcu İhracatımız


Geçen Arshavin Liverpool'a 4 gol atınca aklıma geldi. Bu adam Euro 2008'de şov yaptı ve Arsenal'e transfer oldu. "Onun takımı yarı final oynadıysa bizimki de oynadı bizim oyuncularımız niye iyi bir transfer yapamadı?" diye düşündüm.

Arshavin Zenit ile Uefa Kupası'nı kazanmış olsa da asıl büyük patlamayı Euro 2008'de yaptı. İlk 2 maçta oynamaması onun daha çok dikkat çekmesini sağladı. Rusya takımı onun olmadığı maçlarda fazla bir şey yapamazken Arshavin'in önderliğinde önce İsveç'i sonra Hollanda'yı perişan etti. Bu performanslar da Arshavin'i transfer piyasasının gözdesi haline getirdi. Ama Arshavin'in transferi kulübü bırakmak istemediği için ara transferde gerçekleşebildi ve Arsenal'e transfer olmayı başardı.

Peki diğer yarı finalist olan bizim takımımızın oyuncuları neden Avrupa'ya transfer olamadı? Aslında cevap basit. Kendileri yüzünden. Bizim takımımızın ne oynadığı belli olmasa da yine de ön plana çıkan bazı oyuncularımız vardı. Özellikle Servet, Arda, Mehmet Topal ve Semih. Servet için bir ara Marsilya adı geçiyordu. Fakat Servet önce Galatasaray'la sözleşme yeniledi sonra sakatlanınca transfer şansını neredeyse yok etti. Semih için bir ara Juventus devreye girdi. Fakat teklifin beğenilmemesi Semih'in de gitmek istememesi nedeniyle bu transfer de gerçekleşemedi. Mehmet Topal'ı Everton istedi Galatasaray göndermedi. Arda için ise Bayern Münih'in pusuda olduğu söyleniyor. "Bakalım o işten bir şey çıkacak mı?" bekleyip göreceğiz.

Hz. Ömer der ki; "Hayatta dört şey geri gelmez. Söylenen söz, atılan ok, geçen zaman ve kaçırılan fırsat." O yüzden fırsatları değerlendirmek lazım gelir. Bir daha o fırsatı yakalayamayabilirsiniz zira.

23 Nisan 2009 Perşembe

İlquer'e sevgilerle



Bundan önce İlquer Uğur Önver'in spikerliğini ne kadar sevdiğini! anlatmıştı.Bu foto da benden İlquer'e gitsin (uğur abiye izni için teşekkürler)

Her yerde aynı gelenek



Yerel seçimler boyunca bizim siyasilerin atkı şovlarını görmüştük.Gördüğünüz gibi futbol siyasete sadece bizim ülkemizde değil,uluslararası ziyaretlerde bile alet edilebiliyor.Condoleeza Rice-ki artık evinin kadını- 2006'da Blackburn Menejeri Mark Hughes ile böyle bir fotoğraf çektirmiş.

Aziz Yıldırım'a Açık Mektup


Sivas maçı bitti ve Fenerbahçe kupada finale kaldı. Rakibi de Beşiktaş olunca yeni adıyla Avrupa Ligi'ne eski ve mevcut adıyla UEFA Kupası'na katılmayı garantiledi. Hepimizin bildiği gibi sezon sonunda Fenerbahçe'de kongre yapılacak. Bu haftasonu ise Yüksek Divan Kurulu var ve Aziz Yıldırım'ın aday olup olmayacağını açıklaması bekleniyor. Kuvvetle muhtemel Aziz Yıldırım aday olacaktır. Ben de Aziz Yıldırım'ın aday olacağını ve olduğu takdirde seçilmesinin kesin olduğunu düşünerek aşağıdaki mektubu yazmaya karar verdim.

Sn. Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım;

Bir Fenerbahçeli olarak futbol takımının bu sezonki durumundan memnun değilim. Bu memnuniyetsizlik benim için beklenmeyen bir şey değildi. Transfer döneminde yapılan hatalar zaten Fenerbahçe'nin bu sezon başarılı olmasının pek mümkün olamayacağının bir göstergesiydi. Aslında yanlışlar bu sezonun yanlışları değil. 100. yılda bile transferin son haftası 4 tane yabancı futbolcu transfer ettiniz lig başladıktan 2 hafta sonra. O sezon rakiplerin bizden daha kötü durumda olması başta Tuncay Şanlı olmak üzere futbolcuların hem 100.yıldan dolayı hem de önceki sene kaybedilmiş şampiyonluktan dolayı hırslı bir şekilde oynamaları o sene şampiyonluğu getirdi. Ertesi sene ise bu seneye de sirayet eden hastalık baş gösterdi " Maç Seçme Hastalığı". Ligde Allah'a emanet gidilirken Kadıköy'de alınan İnter galibiyeti işin rengini değiştirdi ve Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale uzanan bir başarı elde edildi. Fakat Chelsea'yi, İnter'i, Sevilla'yı yenen futbolcular Bursa'ya İ.B.B'ye Ankaraspor'a puan kaybettiler ve sonucunda şampiyonluk gitti. Siz de " Bizim bu sene yürüye yürüye şampiyon olmamız gerekirdi." diyerek Zico'yu gönderdiniz ve belki de hatalar zincirini başlattınız. (Aslında zincir MALdonado transferi ile başlamış da olabilir.) Daha sonra 500 bin Euro'ya sebep takımın en istikrarlı en verimli oyuncusu Aurelio'yu "O'na 2.5 milyon Euro verirsek takımdaki dengeleri bozarız." diyerek gitmesine sebep oldunuz ve yerine periyodik olarak her 5 maçta 1 sakatlanan Emre Belözoğlu'nu getirdiniz hem de yıllık ücreti Marco'nun istediğinden 2 milyon Euro fazlasına. Ayrıca 5 milyon Euro bonservisi de eklemek lazım. Daha sonra İspanya'yı Avrupa Şampiyonu yapan Aragones'i ve o takımda yedek bekleyen İspanya Ligi gol kralı Guiza'yı aldınız. Bu isimlere ilk başta hatalı tercihler demek çok doğru değildi belki de. Ama sonra görüldü ki Aragones Fenerbahçe'de hocalık yapması doğru bir isim değil. Guiza'ya her şeye rağmen bir lafım yok. Gerek futboliçi gerek futboldışı çok sorun yaşadı. Aragones gelince orta sahaya Aurelio'nun yerine bir adam almak gerekiyordu. Aragones milli takımdan oyuncuları Senna ve Alonso'yu istedi. 31 yaşındaki Senna için 25 milyon Euro'lardan bahsedilmesine rağmen haftalarca peşinden koştunuz. Alonso ise Liverpool'da yeniden Benitez'in gözüne girince siz Selçuk ve Deniz'den hiç bir fazlası olmayan Josico diye bir adamı transfer ettiniz. Tabi böyle bir transfer döneminin sonucunda da takımın bu sezon başarılı olabileceğini düşünmek abesle iştigal etmek anlamına geliyordu. İlk önce Şampiyonlar Ligi gitti, sonra ligde bir ara bir seri yakalanmış olsa da sonra yine gerilere düşüldü ve bu hafta havlu atıldı. Bir tek kupa kaldı ve orda bir şekilde finale kadar gelindi ama kupayı almak Fenerbahçe'nin başarılı olduğu anlamına gelmez.

Sayın Başkan;

Büyük ihtimalle aday olacaksınız. Peki seneye çok farklı bir Fenerbahçe izleyebileceğimizin sözünü verebilir misiniz? Josico gibi MALdonado gibi gereksiz transferler yapmayacağız eli yüzü düzgün bir takım kuracağız diyebilir misiniz? Ya da futbolcuların maç seçmediği, her maça aynı önemi verdiği ve rakibini ciddiye aldığı bir takım taahhüt edebilir misiniz? Hatalar yaptığınızı kabul edip seneye aynı hataları yapmayacağınızın garantisini verebilir misiniz? Fenerbahçe taraftarına mutluluğun resmini çizebilir misiniz? Sayın Başkanım!

Herhangi bir Fenerbahçe taraftarı.

BUNU YAPMA İŞTE HAKEM GONZALEZ

ÇOK YAZIK OLDU

İnsan mısın?

17 Nisan 2009 Cuma

YAZIKLAR OLSUN


Uefa Kupası'nda yarı finalistler bu akşam oynanan çeyrek final rövanş karşılaşmalarından sonra belli oldu. 2 Alman takımı Werder Bremen ile Hamburg ve 2 Ukrayna takımı Shaktar Donetsk ve Dinamo Kiev yarı finalist oldular. Ayrıca enteresan olan nokta şu ki Werder Bremen, Hamburg ile Shaktar da Dinamo Kiev ile yarı finalde karşılaşacaklar. Bu da demek oluyor ki İstanbul'daki finalde 1 Alman ve 1 Ukrayna takımı olacak.


Burada enteresan olan 2 Ukrayna takımının yarı final oynayacak olması ve bunlardan bir tanesinin İstanbul'a gelecek olması. Bu tablo bana göre bizim açımızdan utanç verici bir tablo. Dinamo Kiev ile Shaktar'ın başarısına saygım var ama bizim büyük takımlarımızın bu 2 takımdan ne eksiği var da Ukrayna'nın 2 temsilcisi yarı finalde karşılaşabiliyor da bizim takımlarımız bir arpa boyu yol gidemiyor. Dinamo geçmişte başarılı işler yapmış olsa da son yıllarda kayda değer bir başarısı yok Avrupa'da. Aynı şey Shaktar için de geçerli. Peki bu takımların özelliği ne? Kadro kalitesi, fiziki şartlar ve kulüplerin ekonomik imkanları bizim büyük takımlarımızdan daha mı ilerde?

Biz "Dünya Derbisi" kisvesi altında futbol oynadığımızı zannedip birbirimizi yerken. Elin oğlu Uefa Kupası'nda yarı finallere yükseliyor. Bu memleket bir Dinamo Kiev bir Shaktar Donetsk çıkmıyorsa gerçekten YAZIKLAR OLSUN!!!

16 Nisan 2009 Perşembe

Şampiyonlar Ligi Yarı Finaller



Şampiyonlar Ligi'nde yarı finalistler belli oldu. 2007 ve 2008'de olduğu gibi 3 İngiliz takımı yine yarı finalde. Ve yine 2008'de olduğu gibi önceki sen yarı final oynamış 3 takım yeniden yarı finalde. Bu da demek oluyor ki 4 büyük İngiliz takımı + Barcelona diğer Avrupa takımlarının çok önünde. Bu artık yadsınamaz bir gerçek. Avrupa'nın diğer büyüklerinin artık şapkalarını önlerine koyup düşünmelerinin zamanı gelmiş durumda. Arsenal-Villareal maçını anlatan Ertem Şener belki de ilk defa güzel bir laf etti maç sunarken. "İngilizler Şampiyonlar Ligi'ni sömürge haline getirdi." dedi. Devlet buna bir şey yapması lazım.

15 Nisan 2009 Çarşamba

"MUTE"


4-4 biten Chelsea-Liverpool maçı her anlamda 4-4'lük olamadı. Nedeni ise Uğur Önver denilen arkadaş. Zaten bir Ertem Şener, bir Emre Tilev, bir Gökhan Telkenar faciası vardı. Bir de başımıza Uğur Önver geldi. "Bir maç nasıl anlatılmamalı?" sorusunun cevabını diğer ekip arkadaşları gibi o da cevaplamaktan geri kalmadı bu akşam. Özellikle oyuncu değişikliklerini abartması oldukça saçmaydı. Fernando Torres'in oyundan çıktığı oyuncu değişikliği "SATRANÇVARİ" gibi enteresan bir kelimeyle niteledi. Chelsea'nin 4. golünden sonra "Bye Bye Liverpool" nidaları atması ise kendisini küçük duruma düşüren bir hamle oldu. "Geçmiş olsun"'u saymıyorum bile. Ama bunların yaşanmasına şaşırmamak lazım. Sonuçta söz konusu arkadaşların müdürü "Dünyada spikerlik yapacak en son insan" İlker Yasin. İmamlı cemaatli bir atasözümüz vardır hani. Bu duruma "cuk" oturuyor.

Bu akşam bana bir ders olsun. Bundan sonra Star'da Şampiyonlar Ligi maçı izlerken televizyonun sesini kısayım. Öyle de hiç zevki çıkmıyor ama TV'nin sesini kıstıranlar utansın.

14 Nisan 2009 Salı

Bilanço FB-GS (2006-2009)

Dün akşamki rezaletten sonra bazı oyuncular çıkıp açıklama yaptılar. Fenerbahçeli futbolcuların söyledikleri hemen hemen aynı şeylerdi. Belli ki soyunma odasında bunları konuşmuşlardı. Hepsi Ali Sami Yen Stadı'nda bu tip olayların yaşandığını Şükrü Saraçoğlu'nda bu kadar olay olmadığını söylediler. Ben de bunun üzerine son 4 sezondaki Fenerbahçe-Galatasaray derbilerini şöyle bir aklımdan geçirdim. Bakalım bu maçlarda neler yaşanmış.

2005-2006 Sezonu:
27 Kasım 2005 Galatasaray Fenerbahçe Maçı: Açıkçası bu maçta pek kayda değer bir vaka yaşanmamıştı. Hatırladığım tek şey Semih'in taraftarlarla girdiği diyalogdan ötürü 3 maç ceza alıp cezasının kaldırılmasıydı.

8 Mart 2006 Fenerbahçe-Galatasaray Maçı: Fortis Türkiye Kupası Çeyrek Final ilk maçıydı. Fenerbahçe'nin taraftarının yaptığı kötü tezahürat ve yaşanan saha olaylarından ötürü 25.000 TL para cezası aldığı bir maç oldu. Bu maçta yaşananlar rövanşta yaşanacakların fitilini ateşledi.

22 Mart 2006 Galatasaray-Fenerbahçe Maçı: Fortis Türkiye Kupası Çeyrek Final rövanş maçıydı. Açıkçası bu maçta ortam çok gergindi. İlk maçta yaşananların da etkisi ile Galatasaray taraftarı çıldırmış gibiydi. Adeta yabancı madde yağmuru vardı. Sonucunda Galatasaray 1 maç seyircisiz oynama cezası aldı. Bir de maçtan sonra Tuncay'ın taraftara gidip "Bir Baba Hindi" çektirmesi var ki o da ilerleyen haftaları daha da geren bir hareket olmuştu.


22 Nisan 2006 Fenerbahçe Galatasaray Maçı: Ligin bitimine 4 hafta kala oynanan maçta özellikle maç sonrasında yaşananlar utanç vericiydi. Küfürlü pankartlar mı istersiniz, Galatasaray taraftarı stadda iken üzerlerine yapılan ışık gösterileri mi istersiniz, hatta sahaya hindi getirilmesi mi istersiniz her şey vardı. Sonucunda Fenerbahçe 1 maç seyircisiz oynama cezası aldı.


2006-2007 Sezonu:

3 Aralık 2006 Fenerbahçe Galatasaray Maçı: Geçen sene son haftada şampiyonluğu Galatasaray'a bırakmış olmanın verdiği sinir ile Fenerbahçe taraftarı bu maçta oldukça gergindi. Gerets'in başının yarıldığını ses bombalarının patladığını hatırlıyorum. PFDK Fenerbahçe'ye 3 maç seyircisiz oynama cezası vermiş bu ceza 2 maç seyircisiz 1 maç tarafsız saha şeklinde değiştirilmişti.

19 Mayıs 2007 Galatasaray Fenerbahçe Maçı: Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu garantileyerek geldiği Galatasaray taraftarı alkışlar mı alkışlamaz mı muhabbetlerinin döndüğü bir maçtı. Açıkçası taraftarın siniri o kadar bozulmuştu ki hem ilk maçta yaşananlar hem alkışlama mevzusu ortamı gerdi. Maçı zaten herkes hatırlıyordur. Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nda Türk Sporu'nun kara günlerinden biri yaşandı. Fenerbahçe'nin taç ve korner kullanmasının çok zor olduğu maç sahaya atılan meşaleler yüzünden uzunca bir süre durdu. Federasyon Galatasaray'a 5 maç seyircisiz oynama gibi rekor bir ceza verdi.


2007-2008 Sezonu:

8 Aralık 2007 Fenerbahçe-Galatasaray Maçı: Bu maçta Deivid'in kırmızı kartından başka cezayı gerektirecek fazla bir şey olmadı.

3 Şubat 2008 Fenerbahçe-Galatasaray Maçı: Fortis Türkiye Kupası çeyrek final ilk maçıydı. Bu maçta da pek bir olay yaşanmadı.

27 Şubat 2008 Galatasaray-Fenerbahçe Maçı: Olayların tribünlerden sahaya sıçradığı ilk maç olmuştur bu maç. Futbolcuların oyun içerisinde sürekli didişmeleri ve Cüneyt Çakır'ın da elinde kartlarla dolaşması sonucu ortamın iyice gerildiği Fenerbahçe'den Volkan, Gökhan Gönül ve Lugano'nun Galatasaray'dan da Lincoln'ün kırmızı kart gördüğü bir maç oldu. Galatasaray'ın ikinci golünün ardından Lincoln'ün Volkan'la top kavgası yapması sonucu Volkan Lincoln'e insanlık dışı bir hareket yapmış sonucunda da iki futbolcu kırmızı kart gömüştü. Maçtan çok bu olay konuşulmuş Volkan, 4 maç ceza almıştı.


27 Nisan 2008 Galatasaray Fenerbahçe Maçı: Hakan Şükür'ün de dediği gibi Kutlu Doğum Haftası'na yakışan bir derbi oldu. Bir sene önce 19 Mayıs'a yakışmayanlar gibi olmadı.

2008-2009 Sezonu:

9 Kasım 2008 Fenerbahçe-Galatasaray Maçı: Bu maçta cezayı gerektirecek pek bir olay yaşanmadı.

12 Nisan 2009 Galatasaray-Fenerbahçe Maçı: Zaten hepiniz biliyorsunuz...

Sonuç olarak hep Ali Sami Yen'de bu tür olaylar yaşanıyor bizim stadımızda olmuyor demenin fazla bir manası yok. Son 2 sezonu baz alacak olursa Fener Stadı'nda fazla bir olay olmamıştır denebilir. Fakat 2006'daki 4-0'lık ve 2007'deki 2-1'lik maçlarda cereyan eden olaylar da az buz değil. Ama asıl garibime giden bu değil. Fenerbahçe taraftarı ile Galatasaray taraftarının aslında fazla bir farkı yok. Dünya'daki diğer derbiler mehzep, siyasi düşünce, etnik köken, sosyal sınıf farklılıkları ihtiva ederken Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde bunlardan söz etmek pek mümkün değil. Peki o zaman bu neyin kavgası?

13 Nisan 2009 Pazartesi

100.yılı kutlarken


Biliyorsunuz bizim el classico'nun 100. yılını kutluyoruz.Yukarıdaki fotoda kutlama organizasyonlarından biri.İki milli takım yıldızı birbirine giriyor.Maçtan sonra birbirlerine sözlü sataşmalar yapıyorlar,Adnan Polat "tezgah" var diyor.Hatta Fener bile "tezgah"tan etkilendi diyor.Ve bu ülkenin yarısından çoğu bu renklere gönül verioyor.

Maç içinde 100.yılın adına yakışır bir derbi olmuyor.Birinin kesinlikle kazanması gerektiği pozisyon bile olmuyor doğru dürüst.Biri öbürüne üstünlük kuracak gücü bulamıyor kendinde.Luganosu,Sabrisi,Ardası,Emresi....100.yıl kutlu olsun beyler....

YEYİN LAN BİRBİRİNİZİ

2 Yıl Önce 2 Yıl Sonra 2 Fotoğraf


Dün akşamki maçta futbolcular birbirlerine girmişlerken Carlos Lincoln'un omzuna elini atmış beraber olayları izliyorlardı. Bazı art niyetli insan evlatları fotoğrafı "Biz paramızı almışız siz neyin kavgasını yapıyorsunuz?" şeklinde yorumladı. Ben gerçek bir futbolsever olarak böyle düşünmek istemiyorum. Bırakın bu rezil geceden güzel bir tek bu kare kalsın hafızalarımızda. Tıpkı 2 sene önce Ümit ile Song'un fotoğrafında olduğu gibi.

Devlerin İflası


Dün gece Ali Sami Yen Stadı'nda Türk futbolunun sözde bayramı vardı. Ama ne oynanan futbolun ne de son dakikada yaşanan olayların bayramla seyranla uzaktan yakından alakası yoktu. Dün gece sahada sadece "rezalet" vardı.

Sahada futbol namına bir şeyden bahsetmek mümkün değildi. Fenerbahçe hiç bir şey oynamadı. Galatasaray da biraz istekli gibi görünmesine rağmen pek pozisyon üretemedi. Lincoln'ün girmesiyle de hücumda hiç bir etkinliği kalmadı ve zaten berbat olan futbol daha da kötü bir hal aldı.Futbol olarak söyleyebileceklerimiz ancak 3 satırdan ibaret bu maç için. Her iki takım için de birer cümle.

Son dakikada yaşanan olayların ise hiç bir mantığı yok. Zaten bitecek olan maçta Lugano'nun anlamsız yere ortamı germesi fitili ateşledi. Aslında bakarsanız her faul pozisyonundan sonra tartışmanın çıktığı zaman zaman futbolcuların birbirlerine saldırdığı bir maçta kırmızı kart çıkmaması çok büyük sürpriz olurdu. Ama olayların son dakikada çıkması hakkaten saçmaydı. Zaten bitecek olan maçta kırmızı kart görüp cezalı duruma düşmenin hiç bir mantığı olamazdı.

Kırmızı kart görenlere gelecek olursak;
Diego Alfredo Moreno Lugano: Kendisi ile ilgili çok fazla bir şey söylemeye gerek yok herkes biliyor nasıl bir futbolcu olduğunu.
Arda Turan ve Semih Şentürk: 15 gün önce milli takımda beraber oynamış iki futbolcunun kavga etmesi gerçekten çok yakışıksızdı. Kendilerine tavsiyem son dakikadaki olayları bir izlesinler acaba azıcık yüzleri kızaracak mı?
Emre Aşık: Kırmızı kart görmesi haksızdı ama seneler önce Nobre'ye yaptığı hareket aklıma gelince fazla da üzülmüyorum. Boşuna dememişler "Dinsizin hakkından imansız gelir." diye.

Dün akşamki maç iki devin iflas ettiğinin çöktüğünün bir göstergesi oldu. Hem Fenerbahçe hem Galatasaray dün akşam gerek oynadıkları futbolla gerek son dakikada yaşananlarla dibe vurdu. Dün akşamki maçtan her iki takım da gerekli dersleri alırlarsa şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki seneye bu iki takım ligi domine eder. Ama bu sezon bu iki takım için artık bitmiştir.

10 Nisan 2009 Cuma

Rabbime Sordum Barca dedi


Toni ve arkadaşlarının fazla yapacak bişeyi yok

9 Nisan 2009 Perşembe

Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final İlk Maçlar

Bu hafta Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final heyecanı başladı. Oynanan 4 karşılaşmada enterasan sonuçlar alındı. Bahis yorumcularının çok sık dile getirdiği üst turlardaki maçların çoğu alt bitiyor tezi ilk 4 maçta tutmadı. 3 maçta toplam 4'er gol atılırken alt biten tek maç da 1-1'lik eşitlikle sonuçlandı. Seyir zevki açısından 4 maçta toplam 14 gol atılması hoş bir olay elbette. Maçları teker teker inceleyecek olursak;

Manchester Utd-Porto

Herkes maçtan önce Manchester'ın final yolunun açık olduğunu Porto'yu ve Villareal-Arsenal eşleşmesinin tur atlayanını geçeceğini düşünüyordu. Ama Salı gecesi Porto Manchester karşısında bana göre doğru bir futbol oynadı ve çok önemli bir sonuç aldı ayrıca Manchester'ın attığı ilk golün de "beleş" bir gol olduğunu unutmayalım. Porto tur şansını aldığı bu skorla MANU'ya karşı eşitledi. Kendi sahasındaki maçta yenilmez veya 2-2'den daha gollü bir beraberlik almazsa turu geçecekler. Porto'nun Şampiyonlar Ligi'nde kendi sahasındaki performansı düşünüldüğünde turu geçme ihtimali oldukça kuvvetli gözüküyor.

Villareal-Arsenal

Bu maç öncesinde İngilizler bir fire verirlerse bunun ancak Arsenal'den olacağını düşünüyordum. Ama Arsenal Salı gecesi iyi günündeydi ve deplasmanda Villareal karşısında etkili bir oyun oynadılar. 1-1'lik beraberlik şüphesiz Arsenal için önemli bir avantaj. 0-0'lık skorda tur atlayan tarafın Arsenal olacağı düşünüldüğünde Arsene Wenger'in elindeki avantajı kaybedeceğini pek zannetmiyorum. Arsenal sıkıcı ve aşırı defansif bir oyun oynayarak da olsa turu geçmeyi hedefleyecektir. Villareal'in performansı da Arsenal'in turu geçmeye oldukça yakın olduğunu gösteren başka bir emare.

Barcelona-Bayern Münih

Maç öncesinde herkes Barcelona'nın turu geçeceği konusunda hemfikirdi. Barcelona kendisine güvenenleri yanıltmadı ve çok net bir galibiyet aldı. Açıkça söylemek gerekirse sahada hem oynayan hem de rakibi oynatmayan bir Barcelona vardı. Galibiyeti çok net bir biçimde hakettiler hatta yarı finali de. Bir mucize gerçekleşmezse Barcelona yarı finalde diyebiliriz.

Liverpool-Chelsea

Bu maç Barcelona-Bayern Münih maçıyla çakışınca Star Tv iki maçtan birini seçmek zorunda kaldı. Hem son 4 senede 3 kere karşılaşmış olmaları hem de bu maçların az gollü az pozisyonlu geçmesinden dolayı Star çok gol olmasının neredeyse garanti olduğu Barcelona-Bayern Münih maçını yayınladı. Ama Gerek 3-1'lik skor gerek oynanan oyun olsun bu akşamki Liverpool-Chelsea maçı kesinlikle diğerlerinden farklı bir maç oldu. Bu farklılığın belki de en önemli sebebi Liverpool'un erken bir gol bulması idi. O golün etkisi ile Chelsea de Liverpool'un üzerine gitmeye başlayınca pozisyonlar buldu ve her iki takım da savunma güvenliği yerine hücumu ön plana çıkardı. İlk yarı karşılıklı pozisyonlarla geçse de ikinci yarı da Chelsea daha çok pozisyona giren haliyle de golleri bulan taraf oldu. Özellikle Ivanovic denen adamın 2 gol atması dikkat çekiciydi. Sonuç olarak Chelsea deplasmanda aldığı 3-1 lik galibiyetle turu geçme konusunda çok büyük avantaj yakaladı. Liverpool her ne kadar Manchester'a deplasmanda 4 atma başarısını göstermiş olsa da Chelsea'ye aynı tarifeyi uygualayabileceğini zannetmiyorum.

Şampiyonlar Ligi'nde rövanşlar haftaya oynanacak. Rövanşlar öncesinde 3 tane deplasman takımı avantajlı skorlarla evlerine dönerken sadece ev sahiplerinden Barcelona iyi bir skor elde etti ve belki de turu geçmeyi garantiledi. Evlerine avantajlı dönen takımlara gelecek olursak ben hiçbirinin ellerindeki avantajı kaybedeceğini düşünmüyorum. Büyük ihtimalle Arsenal-Porto ve Barcelona-Chelsea eşleşmeleri gerçekleşecek.

7 Nisan 2009 Salı

Ne Yaptın Sergen Yalçın


Sergen Yalçın:Artık basın futbolcuları o kadar takip etmiyor.


Ercan Taner:Yani sizin zamanınızda daha mı farklıydı?


Sergen Yalçın:Herhalde,bizim zamanımızda çok daha fazla TAKİBASYON vardı.


(Ntvspor'daki Futbol Zirvesi'nden bir alıntı.)

Trabzonspor'un Düşüşü


Trabzonspor son haftalarda skor! olarak düşüşe geçmiş durumda. Trabzonspor Avni Aker'deki son 4 maçta galip gelemedi. Son 6 maçta sadece 1 galibiyet aldı ve 13 puan kaybetti. Bir hafta daha geriye gittiğimizde Beşiktaş beraberliği var ama deplasmanda çok kötü bir oyunun ardından alınan beraberliğe kaybedilmiş 2 puan gözüyle bakmak çok doğru değil.

Son 6 maçtaki oyuna baktığımız zaman Trabzonspor'un sene başındakinden çok da farklı bir performans göstermediğini düşünüyorum. Ligin ilk haftasından itibaren Trabzonspor'un aldığı skorlara baktığınızda sadece 3 maçı 2 veya daha farklı bir skorla kazanmış olduğunu görüyoruz. Bu maçlardan 2 tanesi Ankaraspor'a karşı alınömış olan 2-0 lık galibiyetler. Diğeri ise 4-0 kazanılmış İ.B.B maçı ki o maçı hatırlayanlar ilk yarıda Belediye takımının önemli pozisyonları değerlendiremediğini hatırlayacaklardır.

Sonuç olarak zaten maçlarının bir çoğunu ite kaka kazanabilmiş olan Trabzonspor'un ligin 2. yarısında Anadolu takımlarının kümede kalmak için performanslarını arttırması sonucu puanlar kaybetmesi bana anormal gelmiyor. 6 hafta geriye gittiğiniz zaman bile zirvedeki tüm takımların şampiyonluk için yeterli performans göstermedikleri, şampiyon olacak takımın diğerlerinin ikramlarıyla şampiyon olacağı bir sezonda, Trabzonspor'un da zirvede olması zaten yapılan ikramların sonucuydu. O yüzden şimdi kalkıp "Niye böyle oldu?" demenin bir manası yok.

2 Nisan 2009 Perşembe

2B+2E=12P


Milli takımımız sonucu aylardır merakla beklenen İspanya maçlarından puan çıkaramadı. Aslına bakarsanız en kötü bir puan almamız gerekirdi ama son dakikalarda oyun disiplininden kopmamız mağlup olmamıza sebep oldu.

Maça gelecek olursak, Milli takım maça iyi başlamadı. 1-0 öne geçene kadar İspanya bize göre çok daha iyi bir oyun ortaya koydu. Fakat şans bizden yanaydı bu sefer ve bulduğumuz golle 1-0 öne geçtik. Bu golle oyunda dengeyi sağladık. 2. gol için gereken pozisyonları da bulduk aslında. Fakat Volkan'ın hatalı çıkması sonucu yaşanan karambolden kazandıkları bedava bir penaltı ile skoru 1-1'e getirdiler. Bu gol moralimizi bozdu ve umarsızca hücum etmeye başladık. Bu hücumlar oyun disiplinini kaybetmemize sebep oldu ve Güiza Riera'ya 2. golü attırınca sahadan bir kez daha boynu bükük ayrıldık.

Açıkçası İspanya'ya karşı iyi oynadığımızı düşünmüyorum. Belki 1-0 öne geçtik ama savunmada çok fazla bireysel hata yaptık. Geri dörtlümüzün tamamı çok kötü oynadı bana göre. Tuncay golün haricinde hçi bir şey yapmadı. Tıpkı İspanya'daki gibi hücumda sürekli top kaybetti. Emre fazla ortalarda gözükmedi. Nihat'a ise söyleyecek söz bulamıyorum, "çok kötü" bile değildi. Bana göre sahadaki en iyi oyuncularımız Arda ve Semih'ti biraz da Aurelio. 3 tane iyi oynayan adamla İspanya'yı yenemezdik. Zaten öyle oldu ama İspanya galibiyeti hakedecek bir futbol da oynamadı. Maçın hakkı beraberlikti.

Bosna-Hersek'in Belçika'dan 6 puan alması gruptaki tüm dengeleri değiştirdi. Belçika deplasmanda İspanya ile yapacağı maçtan sonra büyük ihtimalle devreden çıkacak, ikincilik mücadelesi Bosna ile bizim aramıza yaşanacaktır.

Fatih Terim Euro 2008 elemelerinde ilk 3 maçımız olan Malta, Macaristan, Moldova maçlarını kastederek 3M=9P gibi bir denklemden bahsetmişti ve milli takımımız bu denklemin sağlamasını yapmıştı. Şimdi ise Estonya, Bosna-Hersek, Belçika ve Ermenistan ile maçlarımız var ve yapacağımız herhangi bir puan kaybı Dünya Kupası ümitlerimizi 4 yıl daha ertelemize sebep olacak. Diğer bir deyişle milli takımımızın 2B+2E=12P denklemini sağlaması gerekiyor.