BİY

29 Haziran 2009 Pazartesi

Usual Comeback !!!


Konfederasyon Kupası finali skora bakıldığında nefesleri kesen bir maç izlenimi veriyor. Ama aslında bunu söylemek çok doğru değil. Çünkü A.B.D 2-0 öne geçmiş olmasına rağmen Brezilya öyle bir top oynadı ki maçı çevirmesini sürpriz olarak değerlendirmek saçma olur.

Maça gelecek olursak Brezilya sanki Dünya Kupası elemelerinde kendi sahasında zayıf bir takımla karşılaşıyormuş gibi başladı maça. Dört bir yandan A.B.D kalesini abluka altına almaya çalıştı. Rakibini boğmak istedi, bütün riskleri aldı. Ama A.B.D şok bir golle öne geçmeyi başardı. Brezilya bir taneden bir şey olmaz deyip aynı tutumunu sürdürmeye devam edince A.B.D ikinciyi de sıkıştırdı ve işin rengi değişti. Brezilya ilk yarıda istediği oyunu sergileyemezken A.B.D sınırlı sayıda girdiği pozisyonlardan tehlikeler yarattı.

İkinci yarının birinci dakikasında Luis Fabiano golü atınca Brezilya maçı çevireceğinin sinyallerini vermeye başladı. A.B.D'yi kendi yarısahasına hapsetti adeta, nefes almalarına bile izin vermediler neredeyse. Dakikalar 74'ü gösterdiğinde Kaka soldan müthiş geldi ve Luis Fabiano beraberliği sağladı. 84'te bir duran top organizasyonunda Lucio golü atarak takımına kupayı getirdi.

Doğrusunu söylemek gerekirse A.B.D'nin bu futbol anlayışıyla Brezilya'yı yenmesi zaten çok zordu. Önde olduğu dakikalarda ileride iki adam bırakıp orta sahada bunların yapacağı tek topla kontraya çıkmaya çalışmaktan başka bir şey yapmadılar. Brezilyalı futbolcular da enayi değiller her seferinde aynı tuzağa düşsünler. 46'de gelen gol olmasaydı maç belki daha farklı olabilirdi diye düşünebilirsiniz ama bence en fazla uzatmaya giderdi ve yarım saat Brezilya'nın öne geçmesine yeterdi.

Sonuç olarak Brezilya çok rahat bir şekilde kazanabileceği maçı zora sokarak da olsa kazanmasını bildi ve Konfederasyon Kupası'nı müzesine götürmeyi başardı.

26 Haziran 2009 Cuma

Maxi Lopez


Maxi Lopez'i bir çok futbolsever Anders Frisk'in hakemlik kariyerinin bitmesine sebep olan Barcelona-Chelsea maçında Chelsea'ye attığı gol ile Barcelona'ya galibiyeti getiren adam olarak hatırlaycaktır. Aynı yıl sezon sonunda kadroda kendisine yer bulamadığı için Mallorca'ya kiralanmıştı. Burada oynadığı 25 maçta sadece 2 gol atabilen Lopez, beklentilerin altında kaldı ve 2007 yazında 2 milyon Euro gibi düşük bir rakama FK Moskova takımına gitti.

Dün Ntvspor'da haberleri izlerken Libetadores Kupası yarı finalindeki Cruzerio-Gremio maçının özetini verdiler. Bir de baktım ki Maxi Lopez Gremio'da oynuyor. Wikipedia'dan edindiğim bilgilere göre kendisi Gremio'da kiralık olarak oynuyormuş.

Maxi Lopez başarısız bir Avrupa macerası yaşadı. Ama henüz kendisi 25 yaşında ve belki de bir fırsat kolluyordur. Bakalım her şeye rağmen Maxi Lopez'e güvenip ona bu fırsatı verecek bir Avrupa kulübü çıkacak mı?

24 Haziran 2009 Çarşamba

Mısır'ın Enteresan İstatistiği


Mısır Afrika'nın önemli futbol ülkelerinden bir tanesidir. Hatta öyle ki Afrika Uluslar Kupası'nı 6 kez kazanarak bu kupayı en çok kazanan ülkedir. Fakat iş Dünya Kupaları'na katılmaya gelince, Mısır sadece 2 kez bu başarıya nail olabilmiş. İlginçtir Mısır'ın katıldığı iki kupa da İtalya'da düzenlenmiş. 1934 ve 1990 Dünya Kupaları'na katılan Mısır bir daha böyle bir başarı elde edememiş.

1934'e İngilizlerin izni ile aldıkları davet üzerine katılmışlar. 1990'a ise normal yollardan gelmişler. Diğer kupalar ise biraz karışık. 1970'e kadar hiçbir Afrika takımı çeşitli nedenler ötürü Dünya Kupaları'nda yer alamamış. 1970'ten sonra adam gibi elemeler organize edilmiş. Mısır kimi zaman elemelerde başarılı işler yaparken kimi zaman da hayalkırıklığı yaratmış. 1990'dan sonra 1994 elemelerinde Zimbabve'nin ardından 2., 98 elemelerinde Tunus'un ardından yine 2., 2002'de 5'li grupta aynı puanlı Senegal ve Fas'ın ardından 3., 2006 elemelerinde ise Fildişi Sahilleri ve Kamerun'un ardından yine 3. olmuş. 1994 ve 1998 elemelerinde nispeten daha kolay gruplardan çıkamayan Mısır 2002 ve 2006'da daha zorlu gruplardan haliyle çıkamamış.

Son 6 Afrika Uluslar Kupası'nın 3'ünde şampiyon olan Mısır'ın bu sürede Dünya Kupaları'na katılamamış olması enteresan bir durum. Elbette Afrika elemeleri oldukça zor ve sadece grup liderleri Dünya Kupası'na gidilebiliyor. Ama durum ne olursa olsun, kıtanın en büyük kupasını 6 kez kazanan bir takımın sadece 2 kez Dünya Kupası'na katılabilmiş olması ilginç.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Gökhan Zan Transferi Üzerine


Gökhan Zan’ın Galatasaray’a transferi her kesimden farklı tepkilerle karşılandı. Herkesin kendine göre bir düşüncesi vardı ve herkes de haklıydı. Kimine göre bedava alınması, kimine göre milli takımın oyuncusu olması, kimine göre de en iyi yerli stoperlerden biri olması transferin başarılı olarak nitelendirilmesi için yeterliydi. Diğer taraftan sık sık pozisyon hatası yapan, sürekli sakatlanan, sezonun neredeyse yarısında oynamayan bir futbolcuyu almak iyi bir transfer değildi. Bu düşüncelerin hepsini dile getirenlere aksi bir şey söylemek çok zor.

Benim düşünceme göre bu transfer isabetli bir transferdir. Yabancı oyuncu kısıtlamasının olduğu bir ülkede bedavaya, beğenirsin beğenmezsin milli takım futbolcusunu almak iyi bir transferdir. Ben de Gökhan Zan’ı çok beğenmiyorum ama kadro zenginliği bakımından yapılabilecek iyi bir transferdi. İlle de ilk onbir oynamak diye bir şey yok. Zaten Galatasaray ecnebi bir stoper de alacaktır. Yani Gökhan Zan takımın değişmezlerinden bir olmayacaktır, olamaz da. Gelecek yabancı stoperin yanına Emre Aşık, Gökhan Zan, Semih Kaya ve
Emre Güngör hep bir alternatif olarak bulunacaktır.

Bir de bu transfere 2. Servet Çetin vakası olarak bakanlar var. İtiraz edilebilecek tek şey herhalde budur. 28 yaşındaki bir futbolcudan gelişim göstermesini beklemek doğru değil. Ayrıca Servet önce Sivasspor’a gitmiş ve müthiş bir profesyonellik örneği göstererek performansını arttırmış önce milli takıma girmiş sezon sonunda da Galatasaray’ın yolunu tutmuştu. Oysa Gökhan Zan direkt Beşiktaş’tan geldi ve bu sezonki performansı için iyi demek doğru değil.

Beşiktaşlıların bir çoğu bu transferin arkasından kına yakacak kıvama gelmiş olsalar da bir Fenerbahçeli olarak Galatasaray’ın isabetli bir iş yaptığını düşünüyorum. Üstelik Beşiktaş’ın alabileceği Gökhan Zan gibi bir yerli stoper de yok. Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak olan Beşiktaş’ın şartlar ne olursa olsun Gökhan Zan’ı elinde tutması gerekirdi. Beşiktaş hatalar yapmaya devam ediyor.

Senin Bu Söylediğine Kim İnanır?


Beşiktaş kulübü Gökhan Zan'ın transferi ile ilgili bir açıklama yapmış. Açıklamada "Geçen yıl 1+1 yıllık sözleşme yapılan Gökhan Zan ile görüşmelere başlanmış futbolcudan talep edeceği ücret beklenirken başka bir kulüple anlaştığı öğrenilmiştir" deniyor. Burada ciddi bir tenakuz var. 1+1 yıl demek 1 yılı opsiyonlu 2 yıl demektir. Eğer futbolcuyla devam etmek istersen aynı sözleşme korunmak koşulu ile 1 yıl daha çalışma hakkın var demektir. Bir daha futbolcuyla herhangi bir ücret görüşmeye gerek kalmadan sözleşme uzatma hakkın varken futbolcudan ücret bekliyorduk diyorsanız orda başka olaylar dönmüştür. Eğer Messi değilseniz hiç kimse durduk yerde oyuncusuna zam yapmaz hele ki Gökhan Zan'a.

19 Haziran 2009 Cuma

Real Madrid 2009-2010



Real Madrid'in pahalı alışveriş listesi yeni giyeceği formaların fiyatlarına da yansımış.Geçen senelere göre daha pahalı bir koleksiyon var.Bu yeni formanın hoşluğu da Santiago Bernabeu'nun ilk harflerinden oluşan bir logo var formanın üzerinde.

18 Haziran 2009 Perşembe

Boru Sesi: Tİ


Boru sesi bulmacalarda iki tane gereksiz kareyi doldurmak için karşımıza çıkan bir terimdir. Fakat bu iki kare Konfederasyon Kupası'nda başımıza bela olduk desek abartmış olmayız. Her maçta bıkmadan usanmadan o iğrenç sesi çıkarmakta ısrar eden taraftarlar gelecek sene düzenlenecek olan Dünya Kupası için iyi sinyaller vermiyorlar.

Afrika takımları aslında Dünya Kupaları'na renk katan takımlardır. Genellikle trübünleri de renkli olur. Kendilerine has enstrümanlarla televizyondan hoş sesler gelmesini sağlarlar. Fakat bunlar galiba Güney Afrikalılar için geçerli değil. Arkadaş! aklınınızı başınıza devşirin. Konfederasyon Kupası hikayeden bir kupa ama seneye 64 maç bu sesle geçmez. Gerçi diğer ülkelerin taraftarları gelince bu kadar olmaz belki ama eşeği sağlam kazığa bağlamak lazım. 2010 Dünya Kupası bu iğrenç sesle hatırlanmasın. Lütfen!

14 Haziran 2009 Pazar

Sepp Blatter Yine Saçmaladı


Sepp Blatter yine saçmasapan konuşarak futbolseverleri yanıltmadı. Daha önce de Cristiano Ronaldo'yu modern köle olarak nitelendiren Blatter, bu sefer de Ronaldo'ya ödenen fiyatın astronomik olmadığını futbol ekonomisinin gücünü gösterdiğini iddia etti. Üstelik bu paraya da Ronaldo'yu haftada bir kaç kez sahalarda görebileceğimiz söyledi.

Öncelikle futbol ekonomisinin gücünü görmek için astronomik bedellerle futbolcu transferi yapmaya gerek yok. Ekonomiden anlasın ya da anlamasın zaten herkes üç aşağı beş yukarı biliyor futbolda dönen para miktarını. Böyle tranferlere ihtiyaç yok futbol ekonomisinin gücün görmek için.

Bir de haftada bir kaç kez sahalarda görebilecekmişiz Ronaldo'yu. Ben hayatımda böyle saçma bir şey duymadım. Niye haftada bir kaç kez görebiliyoruz anlamadım. Haberde tercüme hatası olabileceği ihtimalini de gözönünde bulunduruyorum ama yine de Sepp Blatter FIFA başkanlığına yakışmıyor. Bu kadar saçmalayan bir adam orda oturmasın.

Bu da ilgili haberin linki: http://www.ntvmsnbc.com/id/24975656

13 Haziran 2009 Cumartesi

Beşiktaş Taraftarına


Birazdan okuyacağınız satırlar Mehmet Topuz transferinden ötürü Fenerbahçe'ye çamur atan Beşiktaş taraftarlarına bir cevap niteliği taşıyacaktır. İsteyen üstüne alınır isteyen alınmaz. Herkesin düşüncesine saygı duyarız.

Öncelikle bir Fenerbahçeli olarak bu transferin tam bir saçmalık olduğunu belirtmek isterim. Özellikle Mehmet Topuz Beşiktaş forması giydikten sonra Fenerbahçe'nin bu transferden vazgeçmesini istiyordum. Fakat Aziz Yıldırım'ın Telegol programında yaptığı açıklamalardan sonra kendisine de hak verdim doğrusu. Ne olursa olsun prosedürü doğru uygulayan taraf Fenerbahçe'ydi. Hakkını araması da anormal bir olay değildi. O yüzden dün geceden beri Aziz Yıldırım'la Mehmet Topuz'u bir arada görünce gülesim geliyor. Benim de psikolojim bozuldu herhalde. Ben de artık Mehmet Topuz transferi ile ilgili hissettiklerimi zamana bıraktım. Bakalım zaman neler gösterecek?

Gelelim Beşiktaş taraftarına. Önce şunu belirteyim ki bu yazıyı yazmadan önce Ekşi Sözlüğü okuyup geldim. Ordaki reaksiyonlardan anladığım kadarıyla bir çok Beşiktaşlı Fenerbahçe'yi Aziz Yıldırım'ı ve taraftarı suçlama yolunu tercih etmiş. Peki Beşiktaş taraftarına sormak istiyorum; Arkadaş senin kulübün nasıl büyük kulüp? Kulübünün Beşiktaşlıyım diyen adamı transfer etmeye gücü yetmiyor mu? Adama Beşiktaş formasını bir şekilde giydirmişsin neden transfer edemiyorsun? Bu kadar mı aciz başkanın var? Lafa geldi mi mangalda kül bırakmazsınız Beşiktaşlıyım diyen futbolcuyu üstelik formasını giydirmişsin her şeye rağmen alamıyorsun. Bu kadar mı gücünüz kudretiniz yok? Fenerbahçe'ye laf atıyorsunuz sövüyorsunuz ama iğneyi başkasına çuvaldızı kendinize batırın.

12 Haziran 2009 Cuma

Claude Makelele


Florentino Perez başkanlığa gelir gelmez verdiği sözleri bir bir tutmaya başladı. 3 gün içersinde önce Kaka'ya 65 Milyon Euro sonra Cristiano Ronaldo'ya 94 Milyon Euro bonservis bedelleri ödeyerek 160 Milyon Euroluk transfer yaptı. Herkes de "Zenginin malı züğürdün çenesini yorar." hesabı bu tranferleri konuşmaya başladı. Esasında Perez'in Real'in başkanı olması iyi oldu. Artık transfer dönemleri daha renkli olacak.

Florentino Perez ilk kez başkan olduğunda 2000-2003 arasında Real Madrid oldukça başarılıydı. Real'in 2 şampiyonluğu 1 tane de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu vardı. Fakat 2003'teki şampiyonluk kutlanırken Del Bosque'nin takımdan ayrıldığı açıklandı. Nedeni transferde hiç söz sahibi olmamasına tepki göstermesiydi. Ne kadar doğru olduğu bilinmez kendisinin "Biraz da savunmaya yönelik oyuncu almamız lazım." dediği iddia edilir. Onun arkasından Makelele maaşına zam talebi reddedilince takımdan ayrıldı. Makelele'nin takımdan ayrılması Los Galacticos için sonun başlangıcı olacaktı.

Florentino Perez o yaz Beckham'ı aldı ama, takımın savunması çökmüştü. 2004'te Arsenal'den dönemin en iyi defansif orta saha oyuncusu Patrick Viera'yı almak istedi ama maaş konusunda anlaşamıynca transfer gerçekleşmedi. Florentino Perez'e göre defansif oyunculara çok para vermeye gerek yoktu. Makelele'nin boşluğu bir türlü doldurulamayınca Real Madrid eski günlerini arar olmuştu. Real Madrid 3 sene kupa alamadı ve 2006 Şubat ayında Florentino Perez takımdan ayrılmak zorunda kaldı.

Real Madrid orta sahasına baktığımızda Makelele'nin yerinde oynayan Lassana Diarra, Fernando Gago, Royston Drenthe ve Mahamadou Diarra var. Bu 4 futbolcudan Gago ve Drenthe'yi toplasan 1 Makelele etmez. Bu durumda iş Diarra'lara kalıyor. Eğer onlar Makelele'nin yaptığı işi yapamazlarsa Cristiano Ronaldo, Kaka ve belki de önümüzdeki günlerde daha nice yıldızların transfer olacağı Los Galacticos hayalkırıklığı yaratabilir. Tabi hala Perez savunma oyuncuları için aynı şeyleri düşünüyorsa.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Mehmet Topuz Transferi Üzerine


Neredeyse 1 haftadır Mehmet Topuz konuşuyoruz ve Fenerbahçe, Beşiktaş ve Kayserispor kulüpleri birbirine girmiş durumda. Tabi hal böyle olunca insan ister istemez bu işin perde arkasında yaşananları merak ediyor. Neyse ki imdadımıza Türk televiziyon tarihinin en efsane spor! programı "Telegol" yetişti. Bu transfere karışanlar (Rıdvan Dilmen dahil) bildiklerini anlattılar ve olay herhangi bir çözüme kavuşmuş olmasa bile en azından neler yaşandığını öğrenmiş olduk.

Olaya gelecek olursak benim anladığım Mehmet Topuz kulübünden ayrılma durumunda kalınca Fenerbahçe'nin de kendisi ile ilgilendiğini düşününce Rıdvan Dilmen vasıtasıyla Aziz Yıldırım'a ulaşmak istiyor. Aziz Yıldırım ise kendisi ile bir sonraki gün görüşüyor ve önce kulübnüle anlaşalım diyor. Fenerbahçe ile Kayserispor görüşürken devreye Beşiktaş giriyor. Yıldırım Demirören bizzat gidip Mehmet Topuz'la anlaşıyor. Fenerbahçe de Kayseri ile anlaşıyor ve işler içinden çıkılmaz hale geliyor.

Mehmet Topuz Aziz Yıldırım ile irtibata geçerek aslında dönüşü olmayan bir yola girmiş oluyor. Fenerbahçe devredeyken ve kulübüyle görüşürken gidip Beşiktaş ile anlaşarak Fenerbahçe'yi parmağında oynatmış gibi bir görüntü oluşuyor. Aziz Yıldırım da bu işin o kadar basit olmadığını göstermek adına bu işi sonuna kadar götüreceğini söylüyor.

Bir de Kayserispor'un düştüğü zor durum var. Onun da sebebi Yıldırım Demirören. Kendisi Kayserispor'a ve Fenerbahçe'ye saygı gösterdiğini söyleyip gidip Mehmet Topuz'la anlaşıyor ve saygı gösterdiği Kayserispor'u zor durumda bırakıyor. Beşiktaşlılık duruşu böyle bir şey değil diye biliyordum.

Fenerbahçe tarafarları Beşiktaş forması ile fotoğraf çektiren Mehmet Topuz'u istemediklerini çeşitli platformlarda beyan ediyorlar. Bu saatten sonra da Fenerbahçe'de oynaması zor gözüküyor. Ama Fenerbahçe'de oynamayacak olsa bile Fenerbahçe başkanı ile irtibata geçip daha sonra Beşiktaş'a imza atmasının bir külfeti olmalı.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Mehmet Topuz


Mehmet Topuz'un adı her transfer döneminde büyük takımlarla geçer fakat bir türlü transferi gerçekleşmezdi. Bir ara Yıldırım Demirören kendisi için 10 Milyon Euro'ya kadar çıkmıştı. Kısmet bu seneyemiş.

Mehmet Topuz her transfer döneminde bu kadar gündemde olunca arkadaş sohbetlerinde de "Şuraya gelse iyi olur, bizim takıma çok yarar sağlar." gibi muhabbetler geçiyor tabi. Ne yalan söyleyeyim neredeyse bütün Fenerli arkadaşlarım Fenerbahçe'ye gelmesini istese de ben özellikle Fenerbahçe-Kayseri maçlarındaki davranışlarından dolayı gelmesini hiç istemedim. Rakibine syagı göstermeyen, oyundan attırmak için elinden geleni yapan, kendisiyle alakalı olsun, olmasın her pozisyonda hakemin yanında biten bir futbolcuyu kendi takımımda görmek istemem. Yetenekli futbolcu olabilir. Ama yetenekli olması bu şekilde davranmasını gerekitirmiyor.

Bugün gelinen noktada paylaşılamayan bir Mehmet Topuz varmış gibi gözükse de Beşiktaş formasını sırtına geçirdikten sonra Fenerbahçe'de oynama ihtimali kalmadı. Üzüldüm desem yalan olur. Fenerbahçe Mehmet Topuz'a muhtaç değil çok şükür.

Arap Saçı, Yılan Hikayesi, Kördüğüm


Mehmet Topuz transferini bu üç kelime özetler herhalde. Başta Fenerbahçe'nin oyuncuyla görüşürken Beşiktaş'ın Kayserispor ile temasa geçmeden oyuncunun aklını çelmesi ve sonucunda kulübün başka, oyuncunun başka takımlarla anlaşması ve kördüğüm.

Aslında kördüğüm lafını kullanmak biraz gereksiz olabilir zira Beşiktaş'a gitmeden Beşiktaş formasıyla kameralara poz veren bir adamın başka bir takımda oynama ihtimali kalmamıştır. Her platformda Fenerbahçe'nin menfaatleri doğrultusunda hareket ettiğini söyleyen Aziz Yıldırım ısrarcı olmayacaktır. Mehmet Topuz eğer cebren ve hile ile Fener'e gitmezse Beşiktaş formasına kavuşacaktır.

3 Haziran 2009 Çarşamba

kupa benim lan....


etribüt tu Cenk

İbo Show !!!

Ecnebiler aslında İbra diyorlar ama bu topraklarda İbrahim'e ya İbo denir, ya da İbram. Neyse kendisi bu sene attığı 25 golle gol kralı oldu. İşte o goller!!!



Not: Video kendi mahsulümüz değildir. Copyright 2009©. All Rights Reserved®

2 Haziran 2009 Salı

Şampiyonlar Ligi'ni kazandıran video


Guardiola'nın her hareketi bir olay olacak artık.Onun motivasyon yeteneği ile alakalı milyon tane haber çıkıyor.Bu da onlardan biri.Pep,Katalan TV3 kanalındaki arkadaşı Santi Padro'ya "Avrupa Kupası'nı alabilmek için bir kıyağına ihtiyacım var" diye mesaj çekiyor.Ondan bir video hazırlamasını istiyor.O da Gladiator filmindeki sahnelerle Barcelona'nın maç görüntülerinin montajlandığı bir kaset yapıp gönderiyor.Pep de bu kaseti maçın başlamasına 17 dakika kala oyunculara izlettiriyor.

işte Şampiyonlar Ligi'ni kazandıran video

KAKA GİDİCİ

Florentino Perez Los Galacticos 2'yi kurmaya kararlı.Galliani,Kaka'nın babası ile Madrid'de buluşup topçusunu satmaya kararlı görünüyor.Fiyat 60 milyon avro....Kaka gibi adam klübün döve döve gönderiliyor ya daha da bişi demiyorum.

Bardağın Boş Tarafı



Beşiktaş’ın şampiyonluğunu konuşuyoruz ediyoruz. Bunun zamanı mı değil mi bilmiyorum ama Polyannacılık yapmaya devam edersek diyebileceğimiz şeyler kısıtlı. İşte “Beşiktaş hak etti, bileğinin hakkıyla kazandı, tertemiz şaibesiz bir şampiyonluk.” gibi yuvarlak laflar. O yüzden olaya bir de bardağın boş tarafından bakıp bir nevi mızıkçılık, kıskançlık, rakibin başarısını küçümseme, gölge düşürme teşebbüssünde bulunacağım.

Beşiktaş Fenerbahçe’nin 64 puanla şampiyonluğu garantilediği 70 puanla sezonu tamamladığı 2006-2007 sezonundan sonra 18 takımlı 3 puanlı sistemde en düşük puanla şampiyonu oldu. Aynı zamanda da bu sezon şampiyon olurken şampiyonluk mücadelesi verdiği diğer takım Sivasspor ve biraz da uzun yıllardır şampiyonluğa ulaşamayan Trabzonspor’du. Yani Beşiktaş bir Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ikisinin birden olmadığı bir şampiyonluk yarışını kazandı. Zaten Beşiktaş bu ligde de şampiyon olamasaydı çok merak ediyorum hangi sezon şampiyon olabilirdi?

Sezona şampiyonluk parolasıyla giren takımların oynadıkları futbola baktığımız zaman aslında hiç birisinin şampiyonluğu hak edecek bir futbolu yoktu. Fakat Fenerbahçe ve Galatasaray’ın lige erken havlu atması, Sivasspor ve Trabzonspor’un aslında şampiyonluk mücadelesi yapacak kalibrede takımlar olmaması, geriden gelen Beşiktaş’ı şampiyon yaptı. Beşiktaş’ın oynadığı futbol da şampiyonluğa yakışan bir futbol değildi. Zaten Beşiktaş puanları ilk altı sıradaki takımlardan alamadı. Daha alt sıradaki takımlardan aldığı puanlarla şampiyonluğa ulaştı. O takımlara karşı orta sahayı iyi kurduğunuz zaman büyük takım forması maçları doğal olarak alıyor. Fakat iş daha kaliteli takımlara gelince orta sahada mücadele etmek yeterli olmuyor. Hücum oyuncularınız da üretken olmak zorunda. Böyle olmadığı zaman bu maçları kazanmanız çok zor. Nitekim Beşiktaş sadece Galatasaray’ı yenebildi ki nasıl yendiğini biliyoruz.



1984’ten beri şampiyon olamayan Trabzonspor ve kısıtlı imkanlarla kurulmuş Sivasspor ile şampiyonluk mücadelesine girip geçen sene aldığın puandan (2 puan da olsa) daha az alıp şampiyon oluyorsan, Lig tarihinde ender rastlanan hem Fenerbahçe’nin hem Galatasaray’ın şampiyonluk mücadelesi olmadığı bir sezonda şampiyon oluyorsan, ilk altı sıradaki takımları yenmeden lider oluyorsan, bu takımlar sana şampiyonluğu ikram etmiştir demektir. Beşiktaş hırsıyla ve azmiyle bu ikramı geri çevirmemiştir o ayrı. Hatta Beşiktaşlı taraftarlar o bizim problemimiz değil adam gibi oynasalardı diyebilirler. Fakat Beşiktaş’ın şampiyon olması bizim bu hakikati görmemize engel teşkil etmez.

Atletico Madrid


Atletico Madrid geçen sezon 11 sene aradan sonra Şampiyonlar Ligi'ne katılmış ve yenilmeden elenmişti. Özellikle Anfield'ta Liverpool ile berabere kaldığı maçta son dakikada verilen haksız penaltı kararı çok tartışılmıştı. Atletico Madrid geçen sene gruptan çıkmayı başardı. Aslında 2. tur için iyi bir kura da çekmişlerdi fakat Porto'yu eleyemediler. Umarım bu sene en az çeyrek final oynarlar. Şampiyonlar Ligi'ne renk katacakları kesin.

Carlo Ancelotti


Carlo Ancelotti Chelsea'ye gitti. Açıkçası bu "Chelsea için doğru bir karar mı?" bilemiyorum. Ancelotti Milan'ın başındayken bana sanki bu adam hiç bir şey yapmıyormuş da takım kendi kendine bir şeyler yapıp tecrübeli oyuncularıyla özellikle Şampiyonlar Ligi'nde belli bir noktaya geliyormuş gibi geliyordu. O kadar uzun süre Milan'da kaldı ki biraz da Del Bosque'nin Beşiktaş serüveninden etkilenerek sanki başka bir yere gitse başarılı olamayacakmış gibi geliyor. Başarılı olup olamayacağını zaman gösterecek. Yazımı Shaq basketbolcu Raul da futbolcu değil diyen Ahmet Çakar'dan bir inci ile bitiriyorum. "Ancelotti adam değil."

1 Haziran 2009 Pazartesi

9 Ağustos 2009


Türkiye Futbol Federasyonu Dünya Kupası'nı bahane göstererek 2009-2010 sezonunun 9 Ağustos 2009'da başlayacağını açıkladı. Tabi bu tarihe gösterilen tepkiler gecikmedi ve bunun üzerine federasyon küstah bir tavırla "Siz daha iyisini yapabiliyorsanız yapın." gibi bir açıklama yaptı.

Cumartesi günü Radyospor'da İddaa programı dinlerken yorumculardan Hüseyin Özkök'ten federasyonunkine oranla daha mantıklı bir çözüm geldi. Her iki devrede de birer haftayı hafta içi günlere koyup liglerin başlama tarihinin 2 hafta ertelenebileceğini söyledi. Diğer ülkeler 38 haftalık liglerini Eylül başında başlatıp yetiştirebiliyorsa aynısını TFF'nin de yapması gerektiğini söyledi.

Doğrusunu söylemek gerekirse bu mantıklı bir çözüm. Elalem 60'a yakın maç oynayıp bu işi becerebiliyorsa her sene azami 50-55 maç oynayan takımlarımızın biraz zora gelmeleri gerekir. Ayrıca federasyonunun asli görevi Dünya Kupası'nı düşünerek Ağustos sıcağında ligleri başlatmak değil sporcu sağlığını korumaktır.