1 Şubat 2010 Pazartesi
Halkın Takımı Beşiktaş
Beşiktaş taraftarının önemli bir kısmı Beşiktaş'ı halkın takımı şeklinde lanse eder. Bunda da haksız sayılmazlar zira Beşiktaş tarihine baktığınız zaman Beşiktaş mensubu kim varsa genellikle halkın içinden gelen insanlar olmuşlardır. Bunun beraber Beşiktaş taraftarı da halkın takımının taraftarının verdiği sorumlulukla tribünlerden sosyal mesajlar vermeyi ihmal etmemişlerdir.
Fakat 2004 Mayıs'ında başlayan Yıldırım Demirören dönemi ile birlikte Beşiktaş kimlik değiştirmeye başladı. Fakat bu kimlik değişimi yeni bir kimliğe değil de daha çok Aziz Yıldırım'ın başkanlığının ilk zamanlarındaki Fenerbahçe'ye benziyordu. Önüne gelenin transfer eden hatta önüne geleni bırakın arkadan kaçmaya çalışan adamı bile transfer eden bir başkan Beşiktaş'a musallat olmuştu. Herkes sürekli Yıldırım Demirören'in iyi niyetinden bahsediyor aslında Beşiktaş'ı çok sevdiğini söylüyordu. Ancak yapılan transferler kulübün mali tablosu bu sevginin Beşiktaş'a zarar verdiğini açıkça gösteriyordu.
İlk 2.5 sene Beşiktaş için gerçekten çok kötü geçti. Harcanan onca paraya ve yapılan transferlere rağmen başarısız olunması bir yana Del Bosque'nin gönderilmesi sonucu oluşan yaklaşık 10 milyon Euro'luk mali külfet Beşiktaş'ı sıkıntıya sokan faktörlerdi. Kulübün borcunun 40 trilyonluk kısmının Yıldırım Demirören'e olması Beşiktaş kongresinden Yıldırım Demirören'e rakip çıkmasını zorlaştırdı ve Yıldırım Demirören çok kötü bir başkanlık yapmış olmasına rağmen seçimde karşısında rakip bulamayınca 3 yıl daha başkanlık yapmaya hak kazandı.
Bu 3 senelik sürece baktığınız zaman Yıldırım Demirören'in yaptığı tek olumlu hareket belki de Mustafa Denizli'yi teknik direktörlüğe getirmek oldu. Mustafa Denizli ilk yarıda kötü bir performans gösterse de ikinci yarıda hem sağlam bir takım kurarak hem de rakiplerin durumundan faydalanarak takımı hem şampiyonluğa hem de kupaya ulaştırdı. Tabi bu sürede Mustafa Denizli'nin gelmesiyle yönetim arka planda kalınca Yıldırım Demirören'den mantıksız laflar da duyamaz olduk. Fakat sezon sonunda Mustafa Denizli çok yorulduğunu söyleyip inzivaya çekilince ortalık yine Yıldırım Demirören'e kaldı ve önce Mehmet Topuz transferinde yaşananlar ardından bu işi yüzüne gözüne bulaştırınca kendi yetiştirdiği adama 4.5 milyon Euro bonservis bedeli verip alması, bununla da yetinmeyip İsmail Köybaşı için 5.5 Tabata için de 8.5 milyon Euro verip Gaziantep'ten bu oyuncuları alması tepkileri artırdı. Hatta "Gaziantep'e başkan olsana." diye tezahürat bile çıkardı. Bir de bunun üstüne futbol takımının kötü oyunu eklenince iş yumurtalı saldırıya kadar vardı. İnönü'deki Denizli maçında tribünlerde yaşanan olaylar ardından Çarşı'nın önde gelen isimlerinin ceza almaları gerginliği artırdı. "Tribünleri temizleyeceğim." sözü de bardağı taşıran son damla oldu.
İşte böyle bir ortamda kongre yapan Beşiktaş'ta Yıldırım Demirören ilk seçildiği zaman 2. başkanlık görevini yapan Murat Aksu Yıldırım Demirören'e rakip oldu. Yıldırım Demirören'in kulüpten alacaklarına rağmen örnek bir davranış sergiledi, kaçmadı, mücadele etti. Fakat siyasi görüşü başkan olmasında belki de en büyük engeldi. Ayrıca Yıldırım Demirören'in yönetiminde daha önce yer almış olması da Yıldırım Demirören'de fazla bir farkı olmadığı yönünde eleştirilere neden oldu. Tüm bunlar Murat Aksu'nun Yıldırım Demirören'e rağmen seçimi kazanmasını engelleyen faktörlerdi.
Sağlam bir demokrasi ortamında bir insan Yıldırım Demirören gibi son derece başarısız belki de Türk futbolunun gelmiş geçmiş en kötü başkanına neden oy verir anlamak mümkün değil. Ama cümlenin başında belirttiğimiz gibi sağlam bir demokrasi ortamı bu ülkede hiçbir yerde yok. Demek ki bazı kimselerin şahsi menfaatleri Beşiktaş'ın alî menfaatlerinin önüne geçmiş durumda. Bu tip insanlar için söylenmiş olan Beşiktaş'tan rant bekleyen... şeklinde başlayan cümlenin tamamını buraya yazmak istemiyorum.
Etrafımdaki bir çok insana "Nasıl böyle bir insana oy verirler de tekrar başkan seçerler?" dediğimde "Boşversene onlar düşünsün." diyorlar. Ama ben önce bir futbolsever ardından bir Fenerbahçeli olarak Yıldırım Demirören gibi insanların Türk futbolunda aktif rol almalarından rahatsızlık duyuyorum. Çünkü her ne kadar yaptıkları beni ilgilendirmese de söyledikleri, Beşiktaş'ın değerlerini ağızlara sakız etmesi hoşuma gitmiyor. O yüzden Beşiktaşlılara tez zamanda acil şifalar diliyorum.
Yıldırım Demirören başkan olduğundan beri mevcut yönetimden memnun bşr tane Beşiktaşlı görmedim. Zaten doğrusu da budur. Eğer böyle bir ortama rağmen kongrede Yıldırım Demirören yeniden başkan seçiliyorsa Halkın takımı Beşiktaş halktan kopmuş demek yanlış olmayacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder