BİY

9 Ekim 2010 Cumartesi

"Çakma" İspanya


Milli takım deplasmanda Almanya ile karşılaştı ve mağlup oldu. Kabul etmek gerekir ki mağlubiyet normal sonuç ama 3-0'lık skor ağır oldu.

Alman milli takımı Ballack sakatlandıktan sonra farklı bir kimliğe büründü ve bunu Dünya Kupası'nda da ortaya koydular. Bu takımın bugüne kadar 2 resmi maçta mağlubiyeti var. Biri Dünya Kupası'nda gruplarda oynadıkları Sırbistan maçı diğeri ise yarı finaldeki İspanya maçı. Sırbistan maçının kaybedilmesi tamamen ayrı bir olay. Çünkü o maçın büyük bölümünü 10 kişi oynamak zorunda kaldılar ama buna rağmen penaltı dahil birçok fırsatı değerlendirememişlerdi. İspanya maçını kaybetmeleri ise İspanya'yla alakalıydı. Onların orta sahadaki pas trafiğini kesememişlerdi. Her ne kadar İspanya maçı duran top golüyle kazanmış olsa da haklı bir galibiyet elde etmişti.

Guus Hiddink de dersine çalışırken sanırım bu İspanya maçına çalışmış ve İspanyol milli takımına benzer bir kadroyla sahaya çıkmıştı. 4'lü savunmanın önüne Sergio Busquets yerine Aurelio, Xavi, Iniesta, Xabi Alonso, ve Torres'in kesik yediğini düşünürsek Pedro Rodriguez yerine de Hamit, Nuri, Emre, Özer gibi pas yapabilecek set oyununu oynayabilecek oyuncuları tercih etti. İleri uçta da Almanya'ya karşı ekstra motivasyonla oynayabileceğini düşündüğü Halil Altıntop'u kullanmak istedi. Schweinsteiger'in yokuluğu ve tribünlerin durumu da hesaba katıldığında aslında bunlar mantıklı tercihlerdi. Ancak Barcelona üzerine inşa edilmiş İspanya bu oyunu yıllardır oynuyordu. Oysa bizim ne Barcelona gibi belli bir oyun anlayışını mükemmel uygulayan bir takımımız ne de kendi takımlarında sürekli oynayan formda oyuncularımız vardı. Nitekim orta sahadaki oyuncularımız çok kötü oynayınca istediklerimizi gerçekleştirme fırsatı bulamadık. Normal maçlarda bile yapmayacakları hataları yaptılar.

İşler bizim için zaten iyi gitmezken Aurelio'nun sakatlanması iyice belimizi büktü. Guus Hiddink de bunu fırsat olarak görüp işleri değiştirmek için Aurelio'nun yerine Tuncay'ı oyuna sürdü. Ancak Tuncay Guus Hiddink'in kafasındaki oyun anlayışına bu maç için uyan bir adam değildi. Çünkü Tuncay pas alışverişi yapabilecek bir oyuncu olmadığı gibi alıp giden, dripling yapan biri oyuncu. Zaten oyuna girdikten sonra etkili de olamadı. Oyun 0-0 devam etseydi ilerleyen dakikalarda Almanya'nın risk alacağı bölümlerde Tuncay etkili olabilirdi.

Joachim Löw'ün Schweinsteiger'in yokuluğunda Müller'i orta sahaya çekebileceği söyleniyordu. Ancak Löw Müller'i daha etkili olduğu mevki de kullanıp Schweinsteiger'in yerine Kroos'u tercih etti. Onun dışında bizim zayıf yönlerimize iyi çalıştıkları belli oluyordu. Bizim Hakan Şükür'ü ileride tek forvet olarak kullandığımız dönemlerdekine benzer bir atakta ilk golü attılar. Servet ve Ömer Erdoğan'ın neredeyse tüm hava toplarını Klose'ye bırakmaları düşündürücü. Biz ikinci yarıya biraz daha istekli başlasak da Halil çok net pozisyonu atamayınca bir puan bizim için hayal olmuştu. Zaten 2. ve 3. goller oyun disiplininden kopmamızdan kaynaklandı.

Mesut Özil Real Madrid'de belli bir istikrar yakaladı ve iyi oynuyor. Dün akşam da bu oyununu sahaya yansıttı. Arkadaşlarına birçok defa pozisyon hazırlamasının yanı sıra golünü de attı. Maçı beraber izlediğim arkadaşımın da "Battalgazi Teorisi" tutmamış oldu.(:p)

Bu mağlubiyet bizim için normal sonuç. Kabul etmek gerekir ki Almanya'yla bizim aramızda çok ciddi kalite farkı var. Bundan sonraki 3 maçımız sırasıyla Azerbaycan, Avusturya ve Kazakistan'la. Buradan 9 puan çıkartmayı başarırsak 2.liğin en büyük favorisi olmaya devam ederiz.

Hiç yorum yok: