Barcelona ile Manchester Utd. 2 sene aradan sonra bir kez daha Şampiyonlar Ligi finalinde karşılaştı. 2 sene önce Roma Olimpiyat Stadı'nda olduğu gibi Wembley'de de gülen taraf Barcelona oldu ve bu kupayı 4.kez kazandılar. Kupanın ebedi sahibi olmaları ve Şampiyonlar Ligi maçlarında formanın sol tarafına kupa silüeti üstünde 5 yazdırmaları için bir şampiyonluğa daha ihtiyaçları var.
2009'daki finalde Barcelona ilk 10 dakikada tutukluk yapmış fakat maçın geri kalan kısmında rakibini sahadan silmişti. O maçtan sonra Alex Ferguson "Neyin yanlış gittiğini biliyorum." demişti. Bugün de benzer bir maç izledik. İlk 10 dakikada Manchester Utd. önde basarak Barcelona'nın kendi oyununu oynamasına izin vermedi. O dakikalarda "Alex Ferguson ders almış." diye düşündüm. Ayrıca Manchester Utd. bir Premier Lig takımı olduğu için de bu presi maçın büyük bölümü yapabilir diye tahmin ediyordum. Çünkü bu fizik güç onlarda var. Fakat öyle olmadı. İlk 10 dakika geçtikten sonra Barcelona yavaş yavaş kendi oyununu rakibe kabul ettirmeye başladı. Manchester Utd'nin Valencia, Carrick, Park ve Giggs'ten oluşan orta sahası Barcelona oyuncularına karşı koyamadı. Carrick sahada yok gibiydi. Park da ondan farklı değildi. 38'lik Giggs'in de adam kovalaması ütopyaydı. Böyle olunca sadece Valencia direnç göstermeye çalıştı ama koca Manchester'ın orta sahasını tek başına çekip çeviremezdi. Rooney zaman zaman yardım etti, kazanılan toplarda orta sahaya gelip takımı hızlı çıkarmaya çalıştı. Hernandez ise ofsayta düşmekten başka bir şey yapamadı.
Dakikalar 27'yi gösterdiğinde Pedro Vidic'e kendisini unutturup boşa kaçtı. Xavi de Pedro'yu gördü ve Van der Sar ile karşı karşıya kalan Pedro takımını 1-0 öne geçirdi. Ancak bu gol Van der Sar klasında bir kaleciye yakışan bir gol değildi. 7 dakika sonra ise Manchester Utd bu gole cevap verdi. Taç atışı sonrası rakip yarı sahada kazanılan topta Giggs ile Rooney güzel paslaştılar ve MANU 1-1'i yakaladı. Golde sanki ofsayt var gibiydi.
İlk yarı berabere tamamlandıktan sonra 2.yarıya Manchester Utd'nin ilk 10 dakikada ki gibi önde basarak başlayacağını düşünüyordum. Öyle ya 2009'dan ders almış olmaları lazımdı. Fakat tam tersi oldu. Barcelona gol için yüklenmeye başladı. Hatta öyle ki bir pozisyonda stoperde oynayan Mascherano bile sağ taraftan bindirme yaparken Pique ileride gol atmaya çalışıyordu. 54.dakikada sahneye Messi çıktı. Aslında iyi bir şut çıkarmamasına rağmen Vidic Van der Sar'ın görüş açısını kapattığından top ağlara gitti. Ne olursa olsun önceki maçlarda iyi kurtarışlar yapan Van der Sar'ın böyle bir gol yememesi gerekirdi. Bu golden sonra Barcelona atakları devam etti. Önemli pozisyonlar buluyorlar ancak atamıyorlardı. "Atamayana atarlar." kuralı işler mi diye düşündüm. Ancak bu kural sadece Barcelona maçlarında devre dışı kalıyor. 69'da David Villa "Vurma!" dediğim pozisyonda vurdu ve harika bir gol attı. Bu gol Barcelona'ya çok büyük avantaj sağladı. Bu golden hemen sonra Ferguson Fabio'nun yerine Nani'yi oyuna aldı. Manchester Utd. skoru 3-2 yapıp maça ortak olmak için uğraştı ama o golü bulamadılar. Böylece kupa 2 sene sonra da Barcelona'ya gitmiş oldu.
Maç başlarken Puyol'u ilk onbirde göremeyince şaşırdım. Hatta "Kupayı Xavi'mi kaldıracak?" diye düşündüm. Sonra Puyol 88'de oyuna girip kaptanlık pazubandını taktı. Fakat kupayı almaya giderken en son sırada Abidal'i görünce "Helal olsun adamlara." dedim. Platini kupayı Abidal'e verdi. Normalde diğer futbolcular kupa alınır alınmaz kaptana salça olurlar. Fakat Abidal'in kupayı vermesini beklediler. Bu da Barcelona'nın diğer kulüplerden farklı olduğunun bir başka vesikası oldu. Gerçekten de çok anlamlıydı. Yine Messi'nin de kupayı sahaya kadar taşımasına müsaade ettiler. Sonuçta bu başarıda en çok katkısı olan o. Finalde de maçın adamı seçildi zaten.
Böylece Barcelona 4.kez kupayı kazanırken Alex Ferguson gibi bir futbol efsanesi de Avrupa Kupalarında ikisi de aynı rakibe olmak üzere 2.kez finali kaybetmiş oldu. Bakalım gelecek sene Münih'te Allianz-Arena'da şampiyon kim olacak?