BİY

28 Kasım 2010 Pazar

FM 2011 Değerlendirmesi


Her FM serisinde olduğu gibi yine ilk önce Fenerbahçe'yle oyun açtım. Taktik, antrenmandı derken ayarları yaptıktan sonra düşük transfer bütçesi nedeniyle sadece Manisaspor'dan Okay Yokuşlu'yu cüzî bir fiyata transfer ettim.

Şampiyonlar Ligi ön elemesinde ilk turda Unirea Urziceni ile karşılaştım. İçeride 3-1 deplasmanda 2-0 kazanarak Zenit'in rakibi oldum. Lige de Bucaspor galibiyetiyle başladım. Zenit ile ilk maçımı deplasmanda oynadım ve 0-0 berabere kaldım. Fakat maçın çok sert geçmesi sebebiyle birçok oyuncum haftasonu oynayacağım Gaziantep maçına hazır değildi ve ben de geniş kapsamlı bir rotasyon yapmak zorunda kaldım. Bu rotasyonun faturasını 3-1 yenilerek ödedim. Rövanş maçında da içeride kontradan yediğim golle 1-0 mağlup oldum ve Avrupa Ligi'nin yolunu tuttum. Avrupa Ligi'nde Basel, Rosenborg ve Dundee Utd. ile eşleştim ve 5 galibiyet 1 beraberlikle gruptan çıktım. Bu arada içeride 0-2 geriye düştüğüm Dundee Utd. maçını 3-2 kazanmasını da bildim.

Ligde de işler iyi gitti. Fikstürde Trabzonspor'u takip ediyordum. Bursaspor ise lige 8'de 8'le başladı. Ben ise aldığım bir mağlubiyet yüzünden onları 3 puan geriden takip ediyordum. 9.haftada Trabzon Bursa'yı deplasmanda yendi, ben de içeride yenince 10.hafta sonunda Bursa'nın 3 puan önüne geçmiş oldum. Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzon'la ilk yarıda içeride oynadım ve hepsini yendim. İlk yarının son haftası ise ligin 15.si Manisaspor'a deplasmanda çok kötü bir maçın ardından 1-0 yenilerek Bursa'yla aramdaki farkı 9'a çıkaramadım.

Ara transfer döneminde Güiza'yı satılık, Bilica'yı ise kiralık olarak Lazio'ya gönderdim. Sözleşmelerinin bitimine 6 ay kaldığından Mahamadou Diarra ve Selçuk İnan'ı beleşe aldım. Transfer dönemi bittikten sonra Lugano "Hoca ben gitmek istiyorum bana yardımcı olursun." dedi. Ben de "Yaza gönderirim." dedim. Onun alternatifi hazır zaten. Freiburg'dan Ömer Toprak.

Türkiye Kupası'nda da çok kolay bir gruba düştüm. Orduspor, Denizli, Kayseri Erciyes ve Altay'la oynadım. Orduspor maçındaki rotasyondan dolayı berabere kalınca diğer maçlara as oyuncularla çıkıp rahat kazandım. Ardından çeyrek finalde Galatasaray ile eşleştim. İlk maçı içeride oynadım. Galatasaray'ın birçok önemli oyuncusu eksikti ve ben de bundan en iyi şekilde yararlanmalıydım. Kadıköy'de seyirciyle birlikte rakibi baskı altına aldık ve 2-0 kazandık. Rövanşın ise zor geçeceği belliydi. Galatasaray 90 dakikayı 2-0 önde kapattı ve maç uzadı. Uzatmalarda Semih skoru 2-1 yapmayı başardı. Galatasaray 3. golü attı ama Semih'in attığı golle yarı finale çıkan taraf ben oldum.

İkinci yarıya Bucaspor deplasmanında aldığım galibiyetle başladım. Trabzon maçına kadar tüm maçları kazandım. Trabzon deplasmanında sarı kart cezalısı Lugano'nun yokluğunu hissettik ve 1-0 kaybettik. Avrupa Ligi'nde de Rapid Wien ile eşleştik. İki maçı da kazanıp bir sonraki turda Şampiyonlar Ligi'nden gelen Bursaspor'u eleyen Juventus'a rakip olduk. İlk maçta Krasic'i durduramayınca içeride 2-1 yenildik. Deplasmanda ise yardımcı antrenörün tavsiyesine uyup 4-2-3-1 oynadık. Fakat savunmada yaptığımız hatalardan dolayı 3-2 kaybettik ve Avrupa defterini kapadık.

Arka arkaya oynadığımız maçlar oyuncuları kötü etkilemeye başladı. Alex yokları oynuyordu ve maçları zar zor kazanabiliyorduk. İçeride Kayserispor'u 3-2 yendikten sonra maç sonu oyunculara "Yeteri kadar iyi değilsiniz." dedim. Hay demez olaydım. Squad Harmony'nin içine ettik. Bekir'le Emre mutsuz oldular. Bekir'i bir şekilde hallettik de Emre geldi rest çekti. Ben de "Haddini bil, hocan var karşında." falan deyince, "Pişman olacağım şeyler söylemek istemiyorum." dedi çekti gitti. Sonra transfer listesine konmak istedi. Ben de reddettim. Bu olaydan sonra Emre'yle her maç öncesinde ayrı motive etsem de bir daha benle konuşmaya yanaşmadı. Beyefendinin bana tahammülü yokmuş. Herhalde göndermek zorunda kalacağız.

Tabi takım kötü oynamaya başladı. Ligin zayıf ekiplerinden Konya'yla deplasmanda oynadığım maçı duran toplardan attığım 2 golle 2-0 kazandım. Kötü oynamamıza rağmen oyuncuların moralini yükseltmek için "Aferin iyi oynadınız." falan dediysem de kâr etmedi ve bir sonraki hafta Tita ve Necati Ateş içeride bizi perişan etti. 2.sıradaki Gaziantep'in nefesini yavaş yavaş hissetmeye başladım. Çünkü zor maçlar geliyordu takım iyi oynamıyordu. Ardından deplasmanda Bursa ile berabere kalıp içeride Karabük'ü yendikten sonra yaptığı transferlere rağmen taraftarlarına hayal kırıklığı yaşatan Beşiktaş'a konuk oldum. Beşiktaş hakkaten çok kötü gitti. Öyle ki Türkiye Kupası'nda gruplara bile kalamadılar. Beşiktaş Schuster'i gönderip "bizim evladımızdır" deyip Rıza Çalımbay'ı teknik direktörlük koltuğuna oturttu. Bu maçta fazla iyi oynamasam da 3-4 kez rakip kaleye gitmeme rağmen attığım 2 golle 2-1 galip geldim. Bu sonuçla artık şampiyonluğa çok yakındım fakat Gençlerbirliği ile içeride 2-2 berabere kaldım. Tabi bunda haftaiçi Trabzonspor ile oynayıp 2-0 kazandığım Türkiye Kupası yarı finalinin de etkisi vardı. Devre arasında 3 değişiklik yapınca Alex'in sakatlanmasıyla maçta 10 kişi kaldım. 2-1 öne geçer geçmez 2.golü kalemde görünce yıkıldım. Fakat şampiyonluk için kalan 4 maçta 4 puan bana yetiyordu. Belediye'yi deplasmanda Sivas'ı da içeride 4-0 yenip ligin bitimine 2 hafta kala şampiyon oldum. Yarı final rövanşında da Trabzon'u yardımcı antrenörün tavsiyesine uyarak 2-0 yendim ve finaldeki rakibim Sivasspor oldu.

Türk Telekom Arena'ya ise şampiyon sıfatıyla geldim 33.haftada. "Galatasaray taraftarı Fenerbahçe'yi alkışlar mı?" tartışmalarının döndüğü maç birçok defa hakem tarafından durduruldu. Şaka şaka öyle şeyler olmadı. Sadece maç öncesi Rijkaard ile polemikler yaşadım o kadar. Türkiye Kupası'nda oynayacağım finali düşünerek Niang,Alex, Emre gibi önemli oyuncuları oynatmadım ve Semih-Kazım ikilisi ile ileri uçta goller aradım. Semih'in(2) ve Kazım'ın golleriyle 3-2 kazandım ve son hafta içeride Manisa'yı çok kötü bir sezon geçiren Özer'in golüyle 1-0 yendim. Böylece ligi 82 puanla 2. Gaziantepspor'un önünde 10 puan farkla lider bitirdim. Enteresandır ilk yarıda da 41 puan topladım, ikinci yarıda da 41 puan topladım. Galatasaray ligi 5. Beşiktaş ise 7. tamamladı ve ikisi de Avrupa Kupaları'na katılamadı. Türkiye Kupası finalinde ise Sivasspor'u rahat bir maçın ardından 3-0'la geçip kupaya uzandım. Zaten ancak oyunda oluyor. Böylece seneyi çifte kupayla kapattım.

Fenerbahçe oyunda gerçekten çok güçlü olmuş. Özellikle Niang şov yapıyor. Sezonu toplamda 47 golle tamamladı. Öte yandan maç içinde yapılan değişikliklerin de bir hayli etkisi oluyor. Zorlandığım birçok maçta yaptığım değişikliklerle kazanmayı başardım. Özellikle bu konuda Uğur Boral bir hayli önemli rol oynadı.

Onun dışında menajerler gelip oyuncu öneriyor ama ben onlara pek itimat etmedim. Antremanlar da daha kapsamlı hale gelmiş. Taktik çalışma ve normal antrenman olarak ikiye ayrılıyor. Onun haricinde Match Preparation olayı da "A planı B planı" tartışmalarına son noktayı koymuş durumda.

11.1.1 patchiyle oyun biraz daha toparladı. Yalnız hala maçlarda çok sakatlık yaşanıyor. Ayrıca sakatlıktan çıktıktan sonra rezerv takıma gönderdiğim bazı sakat oyuncular rezerv ligde ilk oynadıkları maçta tekrar sakatlandı. Ayrıca bazı oyuncular çok kaprisli. "Git şu abinden bir şeyler kap diyorum." "Ben ne kapıcam o benden öğrensin." diyorlar. Menajerler mukavele pazarlıklarında inanılmaz yüksek fiyatlar çekip sonra yarısına anlaşıyorlar. Bunların da düzeltilmesi şart.

Son olarak Fenerbahçe ile oyun açacaklar için şunu söylüyorum:
"cCc Niang Reyiz cCc"

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ne yazmışsın be brader